Salı, Kasım 28, 2006

OKUL MÜDÜRLERİNİN YÖNETİM MİSYONU

Yirmi birinci yüzyılda, her zamandan çok, eğitimde kalitenin üzerinde durmanın gereği olduğu bilinmektedir. Çünkü, yeni yüzyılın en önemli sıfatlarından biri ?bilgi çağı?dır. Yarının toplumu ?bilgi çağı insanı?ndan meydana gelecek, bilgi toplumu olacaktır. Bundan dolayı bu süreçte eğitim olgusuna her zamankinden daha fazla değer verilmesi gerekecektir. Eğitim sürecinin odağında her zaman olduğu gibi, yarın da ?okul? olacağı görülmektedir. Öyleyse yarının okulları bilgi çağı insanını yetiştirecek nitelikte, ?öğrenen kurumlar? olmak zorundadır. Klâsik eğitim sistemlerinin ?öğreten okulları?ndan, modern eğitim sistemlerinin ?öğrenen okulları?na geçmenin zorunluluğu artık bütün eğitim bilimcilerince kabul edilmektedir. Bilgi çağının yöneticileri, öğretmenlerle etkileşime girerek, okul iklimini sağlıklı bir şekilde geliştirdiği gibi öğretmenin yeterlik duygularını da olumlu yönde etkileyerek okulun verimliliğini artırmayı temel görev bilmeyi öğrenmekle yükümlüdürler. Okulların kalitesi, okul yöneticilerinin kalitesi ile eşdeğer kabul edildiği günümüzde, okul yöneticilerinin çağdaş ve demokratik yönetim yaklaşımı sergileyebilmeleri, yöneticilik kalitesini yükseltebileceği gibi, okullarının kalitesini ve başarısını da artırabilecektir.
Günümüzde, bütün dünyada insana ilişkin sorunlar konuşulurken eğitimin liste başı olması, eğitim ve eğitim sorunlarının her zaman gündemi işgal etmesinin bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir.Türkiye?de de eğitimin istenen nitelikte olmadığı konuşulmakta, yazılmakta ve tartışılmaktadır. Hatta ülkede yaşanan bütün sorunların kaynağının nitelikli eğitim yoksunluğu ile açıklandığı görülmektedir. Eğitim kalitesi sorunlarının, aslında eğitim yönetimi sorununa bağlı olduğu söylenebilir. Okullar iyi yönetilebilirse, eğitimin kalitesi kendiliğinden istenen seviyeye doğru yükselebilecektir. Eğitim yönetiminin, doğrudan olmasa bile dolaylı olarak eğitim sorunları ile ilgisi vardır. Bundan dolayı, okulların faturası genellikle okul müdürlerine çıkarılmaktadır. Okul müdürü, okulda olumlu bir kurum iklimi oluşturarak amaca dönük etkinlikleri başlatmak, okulda öğrenci başarısını vurgulamak, öğretim programlarını koordine etmek, gibi faaliyetlerle öğrenci başarısına dolaylı bir katkıda bunarak okulun kalitesini ve verimini artırmada etkili olmaktadır. Çağdaş okul, öğretmen, öğrenci ve diğer çalışanların mutluluk duyarak yaşadıkları bir kurum kavramına sahip olmalıdır. Eğitim yöneticisi, kurumda böyle bir kavramın meydana gelmesi için kendisini görevli kabul etmesi gerekmektedir. ?Yöneticiliğin okulu yoktur? anlayışından ?yöneticilerin de hizmet öncesinde ve hizmetiçinde olmak üzere iki dönemde eğitim alması, okulun verimliliğini artırır? anlayışına gelmeye hazırlanıyor olmamız, eğitim yönetimi açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.
Okul yöneticisi, mevzuatı uygulayan ve statükoyu devam ettiren okul müdürü rolünü üstlenerek, bilgi çağının okul müdürü olunamayacağının farkına varmalıdır. Çağdaş yöneticide liderlik özelliğinin yanında, yöneticilik bilgisi, alana ilişkin teknik bilgi, insan ilişkileri becerisinin birlikte bulunması zorunluluğu vardır. Bu özellikler teori-uygulama ilişkisini de zorunlu kılmaktadır. Çünkü, çağdaş okul yöneticisi; kapsamlı insan bilgisine ulaşmış, etkili iletişim becerisine sahip, liderlik özellikleri baskın, anadilini doğru ve güzel kullanabilen, iletişim teknolojisine hakim, beden ve ruh yönünden sağlıklı, ben değil biz felsefesine inanmış yöneticidir. Okul müdürü, okulunun misyon ve vizyonunu belirleyerek, bunlara okulca ulaşabilmek için nasıl davranılması gerektiğinin hesabını yaparak, okul iklimini buna göre oluşturmakla yükümlüdür.
Bütün bunların anlamı, çağımızın eğitim yöneticisi, mevcut durumu sürekli geliştirmek için okulunu ?öğrenen kurumlar? olarak düzenleyip yaşatmakla ödevlidir.

HAYRETTİN USLU
TURGUTLU ANADOLU LİSESİ MÜDÜRÜ

Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun

24 Kasım Öğretmenler Gününüz Kutlu olsun. Mustafa Kemal Atatürk'e Başöğretmen unvanının verildiği bugün bizler için çok anlamlıdır.
Öğretmenlerimizin hatırlanması, anılması, dikkatlerin bizlere çevrilmesi için, bir gün, bir hafta, bir ay yeterli değildir. Bugün bizler için mesleki dayanışma, eğitimde öğretmenin konumu, mesleğimizin problemlerini, avantajlarını, olumsuzlukları tartışmak, paylaşmak için bir fırsattır.
Mesleğimizi diğer mesleklerden ayıran en önemli özellik malzemelerinin insan olmasıdır. İnsanın insan olma vasfını öne çıkan şey kültür ve eğitimdir. Bizler ömür boyu öğrenen ve öğreten insan olma gibi ayrıcalığa sahibiz. Bilgi toplumunun insanını bizler yetiştireceğiz. Bizler okuyan, araştıran, sorgulayan, teknolojiyi kullanan değişime açık bireyler olmalıyız. Bizlerin yaşam koşulları, sosyal hayattaki yerimiz, özlük haklarımız çağdaş dünyadaki öğretmenler gibi olmalıdır.
Biz öğretmenlere teslim edilen öğrencilerimizin hepsinin farlı özelliklere sahip olduğunu bilerek sabırla onları Türk Milli Eğitiminin temel amaçları doğrultusunda yetiştirmeliyiz. Öğrencilerimize anne, baba, ağabey, abla şefkati ile yaklaşan, vücut diliyle onlara örnek olan öğretmenlerimize ne kadar teşekkür etsek azdır. Okullarımızı çekim merkezi haline getirmek için toplumun tüm kesimlerinin desteğini almamız gerekir. Emekli olan büyüklerimizin birikimlerinden, tecrübelerinden yararlanmalıyız.
Vefa duygusu bizlerin en önemli vasfı olmalıdır. Bu günü biz yöneticiler, öğrencilerimiz, velilerimiz, tüm eğitimin taraftarıyla ortak amaca ulaşmak için neler yapılması gerektiğinin konuşulacağı, tartışılacağı bir fırsat haline getirmeliyiz. Bu muhasebe işimize duyduğumuz saygının bir gereğidir.
Bugün emekli olarak aramazdan ayrılan eğitimcilerimize yeni yaşamlarında huzur ve mutluluklar diliyorum.
Mesleğe yemin ederek başlayan öğretmenlerimize de meslekte başarılar diliyorum.
Sözlerimi büyük Atatürk'ün söylediği 'Toplumun düşmanı cahillik, cahilliğin düşmanı öğretmenlerdir." diyerek tamamlıyorum.
Tüm meslektaşlarımın öğretmenler gününün en içten duygularımla kutluyorum.

Mehmet ÖLMEZ
Turgutlu İlçe milli Eğitim Müdürü

YANAN SABAH

Gün diyorsam insan diyorum
İnsana biçim veren insan sıcağı giyinmiş.

Törenlerden sonra güleç bir yaşamak
Uzak şarkıların terkedilmiş ayinlerin vadisinde
Paylaşılmaz bir kader içinde
Günün ellerini yakarak
Birikiyor tebeşirin ağusu
Birikiyor durmadan saatlere bakmak.

Saçaklardan sarkıyor umut ebedi tutkuyla
Kızlık gözleriyle bakıyor taraçalardan
Elmacık kemiğinden iniyor toprağa bahar şenliği
Gülüşü serçe ışıltısı
Güzelliği suç okunan öğretmenim
Sabah olarak ışıyor
Kaideler arasından hayatın sergilerine.

Aceleyle yakıyor pazartesiler bedenleri
Sonunda kayboluyor menekşe aydınlığı kızların
Bıyığı terlememiş oğlanların kalpleri değişiyor
Gençliği de işgal edilmiş bir ülke gibi
Yiğitliğin y' si büyük kalıyor sadece
Acı tütüne sarıyor yüzünü öğretmenim.

Kırlangıçları gözlerinden öpüyor cömertçe
Harflerin sırrı boğuluyor kuralların saatiyle
Ateşli bir ülkeden geçiyor öğretmenim
Ateşler içinden şahlanarak...

İsmail KARAKURT
Edebiyat Öğretmeni

(SİMURG, İsmail KARAKURT, MEB Yayınları, 1992 İst, Sh. 48)

Pazar, Kasım 26, 2006

ÖĞRETMENLERDE BULUNMASI GEREKEN TEMEL ÖĞRETİM BECERİLERİ

Bireylerde bulunması gereken temel beceriler okuma, yazma, matematik vb dir. Ancak "Öğretmenlerin sahip olması gereken temel beceriler neler olmalı?" diye düşünüldüğünde farklı beceriler ortaya çıkmaktadır ki, bunlar öğretim becerileridir.

Bu beceriler branşı her ne olursa olsun bir öğretmende bulunması gereken minimum temel öğretim becerileridir. Öğretim sürecinde sınıf içi öğretim ortamında ve dolayısıyla bu ortamın sağlanmasında öğretmenin üstlendiği rol gereği, öğretmenin öğreteceği konuyla ilgili yeterli alan bilgisine sahip olması yanında, belirlenmiş olan program amaçlarını dikkate alma, öğretimi planlama, öğrenciyi tanıyabilme, öğrencinin öğrenme problemlerini belirleme, öğrenciye daha kolay nasıl öğrenebileceği konusunda destek sağlama, pekiştireç, motivasyon ve güdü sağlama, yetenekleri değerlendirme, zeka türlerini/ öğrenme stillerini belirleme, tekrar öğretim gibi etkili öğretim yönetimi sağlamaya yönelik pek çok becerilere sahip olması gerekmektedir. Bu beceriler öğrenciyi öğrenmeye yönlendiren veya yönlendirmeye yetecek minimum becerilerdir. Aşağıda bu temel beceriler tanımlanmaktadır.

1. Tutumlar: Aslında tutum beceri değildir. Ancak amaç başarılı öğretim yönetimi için gerekli noktaları belirlemek olduğundan, tutumların özel önemini burada vurgulamak gerekmektedir. Öğretmenler öncelikli olarak pozitif ön davranışlı, tüm öğrencilerin öğrenebileceğine inanan ve öğrencilerin tüm potansiyel yeteneklerinin sonuna kadar yönlendirilmesi gerektiğim düşünerek işe başladıklarında mutlaka daha başarılı olacaklardır. Bu olumlu tutumlarla işe başlayan öğretmenlerin pek çok belirgin davranışları vardır. Good ve Brophy (1986) öğrenciyi motive eden olumlu temel öğretmen davranışlarım şu şekilde sıralamaktadır:

? Samimi ve duyarlı,

? Yüksek beklentiye sahip,

? İstekli ve enerjik,

? İşini seven ve

? Model olan.

Bu özellikler öğrencinin derse olan motivasyonu yanında başarısını da olumlu yönde etkilemektedir.

2. Organizasyon: Organizasyon öğretmenin öğretim sürecinde yer alan tüm faktörleri düzenlemesi anlamında kullanılmaktadır, iyi organizasyon öğretmenin öğretim zamanım, enerjisin!, araç-gereçleri vb. en verimli biçimde kullanmasına yardımcı olmaktadır. Yapılan
çalışmalar; iyi organizasyon yapan öğretmenlerin öğrencilerinin, iyi organizasyon yapmayan öğretmenlerin öğrencilerine göre daha başarılı olduklarım, daha kolay öğrendiklerin! ve daha rahat bir öğrenme ortamı bulduklarım ortaya çıkarmıştır.

Öğretimde yönetimsel ve kavramsal olmak üzere iki tip organizasyon vardır. Yönetimsel organizasyon, öğretim zamanım arttıran ve sınıf içi karışıklığı en aza indiren öğretmen davranışlarının tümünü içerir. Öğrencinin davranış problemleri önlendiğinde öğrenmeyi
arttıran organizasyon ve sınıf yönetimi daha kolay olmaktadır. Yönetimsel organizasyon becerileri öğretmenin zamanı iyi kullanmasında ve enerjisin! etkili öğretime kanalize etmesinde önemlidir. Yönetimsel organizasyonu iyi yapan öğretmenin özellikleri şunlardır:

? Derse (çalışmalara) tam vaktinde başlama,

? Materyalleri önceden hazırlama,

? İş programı hazırlama,

? öğretimi olumsuz etkileyen tüm faktörleri en aza indirme ve

? Karışıklıkları en aza indirme.

Kavramsal organizasyon ise; fikirlerin öğrenciye açık, anlaşılır ve mantıksal bir düzende sunulmasın! ifade etmektedir. Açık, anlaşılır ve mantıksal olarak organize edilmiş biçimde sunulan bilgilerin uzun süreli belleğe kodlanması kolay olduğundan öğrencilerin daha kalıcı öğrenmeler gerçekleştirmeleri sağlanmış olur. Kavramsal organizasyonu iyi yapan öğretmenin özellikleri şunlardır:

? Konular arası geçişi yumuşak ve belirgin yapma,

? Tüm faaliyetleri bir düzen içinde sunma,

? Öğrenci dikkatin! çekmekte etkili yöntemler kullanma.

3. İletişim: Genel olarak bireyler arasında anlamları ortak kılma işlemi olarak tanımlayabileceğimiz iletişim süreci, kimin, neyi, kime, nasıl ve ne ile söylediğini ifade etmektedir, öğrenci ve öğretmen arasında sağlanan etkili iletişim etkili öğretimi- öğrenmeyi sağlamaktadır, öğretimde etkili iletişimi sağlamak için öğretmenin dikkat
etmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Bunlar; Kavramları açıkça ifade etme: öğretmenin kavramları açıkça belirtmesi, belirsizlik ifade eden "belki, olabilir, muhtemelen, genellikle" gibi terimleri sunumlarında kullanmaması ve öğrencinin sorularım öğrencinin anlayabileceği biçimde cevaplaması gerekmektedir. Bu durumlar sağlandığında öğrencinin uzun süreli belleğine kodlayacağı kavramlar daha belirgin hale getirilmiş ve öğrencinin kalıcı öğrenmeler gerçekleştirmesi sağlanmış olur. Karşılıklı iletişim sağlama: öğretmenin her dersinin bir konuşu vardır, öğretmenin bu konuyu uygun kanallar kullanarak öğrencinin en iyi anlayabileceği şekilde sunması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle öğretmen ile öğrenci arasında anlamların ortak olması sağlanmalıdır. Burada en büyük görev öğretmene düşmektedir, öğretmen öğrenciye sunacağı içeriği uygun kanallar kullanarak sunmalıdır. Bu kanallaröğretmenin etkili kullanabildiği sesi olabileceği gibi pek çok öğretim aracı olabilir. Eğer öğretmen bunu yapmaz ise öğrenciyle yeterli iletişim kurulamaz ve öğretim sonunda öğrencide beklenilen davranış değişikliği gerçekleşemez veya istenmeyen davranışlar ortaya çıkabilir.
Konular arası geçiş işaretlerinin iyi kullanılması: öğretimde bir fikri bitiren ve diğer bir fikri başlatan bağlantı kurucular vardır. Geçiş işaretleri bir konudan diğer bir konuya geçerken öğrencilerin yapılan kavramsal değişikliklerin farkına varmalarım ve bilgileri belleklerine yerleştirirken karıştırmamalarını sağlar. Geçiş işaretleri olarak şekiller,
resimler gibi somut materyaller yanında "vurgulanması gereken diğer bir nokta, bir başka konu, yeni konumuz, konunun farklı bir boyutu" gibi sözel geçiş işaretleri de kullanılabilir. Vurgulama: öğrencileri ders içindeki önemli bilgiler konusunda uyarmaktır. Konunun önemli oktalarım öğretmen tek basma vurgulayabileceği gibi, sınıfta bazı öğrencilerin veya tüm sınıfın birlikte yaptıkları sözel tekrarlarla da apılabilir. Araştırmalarda her durumda yapılan tekrarların başarıyı arttırdığı vurgulanmaktadır. Örneğin: bir konuyu anlatırken önemli noktaların söylenmesinde ses değiştirilmesi, "herkes tekrar etsin, hep birlikte yüksek sesle tekrar edelim, tekrar edeceğim nokta çok önemli, hücre zarının görevleri nelerdi?, kim tekrar edebilir, biraz önce söylediğimiz gibi, Ayşe'nin de söylediği gibi, kitapta da belirtildiği gibi"
biçimindeki vurgularla konunun önemli noktalarına öğrencinin dikkatin!yoğunlaştırması sağlanabilir.

4. Yeterli İçerik Bilgisi ve İfade Düzgünlüğü: Öğretmenlerin anlatacağı konuya hakim olmaları ve öğrencilerin anlayabileceği açık bir dilde sunum yapmaları gereklidir. Öğretmen anlatacağı konuyu iyi bilmediğinde veya öğrencilerin anlayabileceği biçimde uygun dil kullanarak sunmadığında derste çok fazla zaman kaybedecektir. Çünkü öğrenci anlayamadığı noktaları öğretmene sorduğunda öğretmen gerektiğinde konuyu tekrar etmek zorunda kalacak ve başka bir konu için kullanması gereken ders süresini aynı konuyu iki defa anlatmak için kullanmış olacaktır. Diğer taraftan konuya hakim olan ve
öğrencilerin anlayabileceği biçimde ders sunumu yapan öğretmenlerin, sınıflarında öğrencilerin öğrenme problemleri düşük seviyede olacağından, bu öğretmenlerin kendilerine olan güvenleri ve öğretim yönetimindeki başarıları yüksek olacaktır. Öğretmenin tüm davranışları öğrenci tarafından çok dikkatli izlendiği için öğretmenin davranışlarım titizlikle ve amaçlı olarak seçmesi gerekmektedir.

5. Dikkat Çekme: Dikkat çekme öğretmenin bilgi süreçlerine başvurmak ve ders boyunca dersi çekici hale getirmek veya dikkati sürdürmekte kullandığı işlemlerdir. Öğrencilerin derse olan ilgi ve dikkatleri öğrencilerin öğrenme stillerine, zeka türlerine, cinsiyetlerine vb. uygun öğrenme aktiviteleri yoluyla çekilir. Dikkat çekme üç biçimde
gerçekleştirilebilir:

Tanıtıcı dikkat çekme (davet edici dikkat çekme): Dersin basında öğrencinin dikkatin! çekmekte yapılması gereken işlemlerdir. Bu dikkat çekiciler genellikle dersin basında öğrencinin motive edilmesini ve dersin hedefleri konusunda bilgilendirilmesini sağlamak amacıyla kullanılır, örneğin; "evet dersimize başlıyoruz, dersle ilgili olmayan tüm materyaller masalardan kaldırılsın" gibi ifadelerin kullanılması, "güncel
konulardan ilginç bir soru sorma, konuyla ilgili ilginç bir fıkra-hikaye-olay anlatma,daha önceki konunun devamı niteliğindeki konularda daha önceki konuyla ilgili kısa bilgiler verme" gibi tanıtıcı dikkat çekme yöntemleri kullanılabilir. Duyusal dikkat çekme: Dikkat çekmek için bireyin beş duyusuna yönelik olarak çeşitli uyarıcıların kullanılmasıdır. Bu uyarıcılar somut materyaller, resimler, modeller, tepegözde österilen materyaller, tahtaya yazılan bilgiler, şekiller vb şeklinde
sıralanabilir. Akademik dikkat çekme: Basit olarak konunun önemli noktaları üzerinde durulması demektir. Nitelikli öğretmen konuyla ilgili olmayan hususlar üzerinde çok zaman harcamayan öğretmendir. Bu nedenle akademik dikkat çekme konuşu öğretmenin doğrudan doğruya konusuyla ilgili bilgileri vermesidir. Burada vurgulanan nokta "ek
bilgi verilmesin" anlamında değildir. Tam tersine dersin anlaşılabilir nitelikte yeterince açık olması, öğrenmenin azalmasını önleyici yönde olması ve öğrencinin dikkatini dağıtan örneklere/konulara/ayrıntılara yer verilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır.

6. Geribildirim: Geribildirim bireyin gelecekteki performansım arttırmakta kullanabileceği o andaki davranışı hakkında bilgi vermektir. Geribildirimin öğrenmede çok önemli bir yeri vardır (Brophy ve Good, 1986). Konu, sınıf düzeyi, görevi her ne otursa olsun bireyler performansları hakkında bilgi sahibi olmak isterler. Çünkü bireyin istenilen davranışı göstermesinde ve yanlış olan davranışım değiştirmesinde yapmış olduğu davranışı hakkında bilgi sahibi olması olumlu etkiler sağlamaktadır. Bireyin anlamlı öğrenmesi, bilgilerini kontrol etmesi ve motivasyonunun artması açısından etkili geribildirimin özellikleri şunlardır:

? Anında sağlanır.

? Özeldir.

? Bilgi verir.

? Performansa bağlıdır

? Pozitif duygusal etkisi vardır.

Öğretmenin öğrencilerine verdiği geribildirimler yazılı ve sözlü olarak ikiye ayrılmaktadır.Yazılı geribildirimler; öğrenci çalışmalarında, dönem çalışmalarında değerlendirme sorularında, sınavlarda vb önemlidir. Ancak her zaman her öğrenciye tek tek yazılıgeribildirim vermek öğretmen için zor bir durumdur.Sözlü geribildirimler; soru-cevap durumunda doğru cevap verildiğinde "tamam, aferin, çok güzel" gibi ifadelerin kullanılmasıdır. Sözel geribildirimin duygusal boyutu çok önemlidir. Çünkü olumlu geribildirim öğrencinin güven hissetmesin! sağlayacaktır.

7. Kontrol Altına Alma: Kontrol altına alma kavramı; öğrenme sürecinde öğrencinin sözel ve sözel olmayan davranışlarım dikkatle izleme durumunu ifade etmektedir. Kontrol altına alma öğretme-öğrenme etkinlikleri sırasında yapılmalı ve özellikle elde edilen
veriler öğrencilerin oturarak yaptıkları işlerde karışıklıkların önlenmesinde kullanılmalıdır. Fakat kontrol altına alma oturarak yapılan çalışmaların ötesinde, bir de öğrenme etkinlikleri sırasında öğrenci tepkilerinin farkında olmayı içerir. Bu durum öğrencilere
uygun geribildirim vermeye yardımcı olacaktır. Kontrol altına almada temel amaç sağlanacak geribildirim için veriler toplamaktır. Duyarlı bir öğretmen dikkatsiz öğrencileri görür ve onların derse dönmelerin! sağlamak yönünde öğrencinin sözel olmayan davranışlarından problemi tahmin eder ve öğrencilerin problemlerini çözmelerinde
yardımcı olur. öğretmenin öğrenci davranışlarının farkında olmaması, öğretmenin sahip olduğu diğer temel becerilerin pozitif etkilerin! büyük ölçüde azaltır. Bu nedenle öğretmen etkili öğretim yönetimi için öğrencisini sürekli olarak kontrol altında tutmalı ve öğrencinin en iyi öğrenebilmesi yönünde ona yol göstermelidir, öğretmenlerde etkili kontrol altına alma becerisi deneyimle artmaktadır. Deneyimsiz öğretmenler sınıfta aynı anda olan pek çok davranışı kontrol etmekte güçlük çekebilirler. Bu nedenle deneyimsiz öğretmenler olumlu tutum içerisinde panik yapmadan öğrenci davranışlarım dikkatle incelemelidirler.

8. Tekrar Gözden Geçirme ve Özetleme: Tekrar ve gözden geçirme önceki çalışmayı özetleme ve öğrencinin öğrenmekte olduğu/öğreneceği konu arasında bir bağlantı hazırlamaktır. Dersin basında ve sonunda yapılabileceği gibi, dersin herhangi bir etkinliğinden sonra veya önemli noktaların tekrarı amacıyla yapılabilir. Gözden geçirme öğrenmeyi destekler. Gözden geçirmenin etkililiği kısa ve öz biçimde konunun tüm önemli noktalarının, normal öğretim sürecinden daha kısa bir sürede verilmesiyle sağlanabilir. Tekrar gözden geçirme süreci bilgilerin uzun süreli belleğe kodlanmasında ve öğrencilerin bilgileri anlamlı organize etmelerinde etkilidir. Çünkü öğrenci kısa zaman içinde konunun ana hatlarını değerlendirme fırsatı bulabilmektedir.Özetleme ise genellikle ders sonunda yapılan tekrar gözden geçirmenin bir formudur. Konunun tümü özetlenir, yapılandırılır ve tamamlanır. Öğretmenler "buraya kadar yaptıklarımızı özetleyecek olursak" gibi ifadelerle dersin belirli zamanlarında da özetler yapabilirler. Basit olarak bir ilkeyi, genellemeyi ve bir kuralı belirlemek için sözel ve yazılı özetler çıkartabilirler. Yeni konu ile eski konu arasındaki ilişkiyi belirlemek, konu içindeki önem// noktaları vurgulamak ve ders sonunda yapılan özet olmak üzere üç farklı
romanda genel özetler yapılabilir. Özetler basitten karmaşığa doğru açık ve net ifadelerle öğrencinin kafasında soru işaretleri oluşturmayacak şekilde yapılmalıdır.

9. Soru Sorma: Soru sorma etkili öğretim yönetiminde öğretmende bulunması gereken çok önemli bir yetenektir. Etkili soru sorma yeteneğine sahip bir öğretmen, öğrenci düşüncelerini etkilemekte, öğrencilerin sınıf içi ilişki kurmalarına yardımcı olmakta, temel
becerileri etkilemekte, başarıyı desteklemekte, utangaç ve sıkılgan öğrencilerin derse katılımlarım sağlamakta ve dikkati dağılmış öğrencilerin dikkatin! toplamakta başarılıdır. Ayrıca soru sorma yeteneği diğer öğretim becerilerinin/ yeteneklerinin ortaya çıkmasında
da etkilidir. Soru sorma becerisi zordur, çünkü bu süreç pek çok faktörün katıldığı bir süreçtir. Bu süreçte başarılı olmak;

Dersin amaçlarını hatırlamayı,

Öğretmenin kendisiyle olan iletişimin! izlemeyi,

Öğrencilerin sözel ve sözel olmayan cevaplarım değerlendirmeyi,

Öğrenci davranışlarım yönetmeyi

9. soru sorma; sorunun sıklığına, dağılımına, cevabın yönlendirilmesinde hatırlatıcıların kullanılmasına ve cevaplama için gerekli zaman tanınmasına bağlıdır.Soru sıklığı kavramı; öğretmenin sorduğu soruların sayışım ifade etmektedir. Araştırmalar etkili öğretmenlerin çok sayıda soru sorduğunu belirtmektedir. Çok soru sorulması öğrencinin derse katılımım ve başarısın! arttırmaktadır, öğrencinin sorularla derse aktif katılımı ayrıntıya girmesinde, tekrar yapmasında ve tekrar gözden geçirmesinde etkilidir. Soru sorma bu süreçleri destekler. Soru öğrencinin izlenmesinde, duygusal ve akademik olarak belli bir noktaya odaklanmasında önemlidir. Diğer taraftan eğer öğretmenin sık sık sorduğu sorular aynı konuyla ilgiliyse, sorular birbiri içinde ardışık bütünlük göstermelidir. Sıklıkla soru sorma yalnız basma yeterli değildir. Genellikte gözlemler öğretmenlerin dersi
sınıfta başarılı/yüksek not alan birkaç öğrenciyle sürdürdüklerini göstermektedir. Ancak tüm sorulara aynı öğrenciler cevap verdiklerinde diğer öğrenciler pasif kaldıktan için derse katılımları azalır, sözel iletişim becerileri gelişemez ve öğrenme başanstzfıkta
sonuçlanır. Ayrıca öğretmen bir grup öğrenciyle derse devam ederken, diğer Öğrencilerin derse olan motivasyonları, ilgi ve istekleri düşeceğinden dikkatlerini toparlamakta göçtük çekebilirler ve sınıf içi düzeni bozan istenmeyen davranışlar gösterebilirler. Bu durumda
öğretmen bir süre sonra soru sormayı bırakarak dikkati dağılmış olan -sınıfta sınıf içi düzeni sağlamaya yönelik olarak "Susar mısınız?, dersi dinler misiniz?, aranızda konuşmayın," gibi ifadeler yanında, "Bu soruları sınavda soracağım iyi dinleyin" gibi daha sert ifadeler kullanmaya başlayabilir. Tarafsız dağılım, sınıftaki tüm öğrencilerin mümkün olduğu kadar eşit olarak soru sorma-cevaplama sürecine katılmasın) vurgulamaktadır. Soruların tüm sınıfa dağılımı için şu noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir:

Öğrenciyi belirlemeden sorunun sınıfa sorulması ve sınıfın bir koro halinde cevabı vermesi önlenmelidir. Bu davranışlar genellikle yüksek başarılı ye agresif öğrencilerin bulundukları sınıf ortamlarında olur. Bu nedenle öncelikle sorunun kime sorulacağı belirtilmelidir.

Sorular akademik bilgi dışına çıkarsa öğrenci başarısı azalır ve öğretimin yönetimi' zorlaşır. Genel olarak ifade etmek gerekirse; önce soru sorulmalı sonra öğrenci seçilmelidir.'Soru sorulduktan sonra tüm öğrenciler kendilerine soru sorulacağım düşünerek daha dikkatli
olurlar. Dersin amaçlarından uzaklaşılmadığı ve öğrencilere isimleriyle hitap edildiği cevaplama hakkı verildiğinde sınıfta verimli bir soru-cevap ortamı kurulacaktır.Öğretmenlerin en büyük sıkıntılarından biri "öğrenci soruyu bilemez ise ne yapacağım." sorusudur. Hatırlatıcılar etkili öğretim sürecinin garanti altına alınması için ihtiyaç duyulan çok önemli bir araçtır. Hatırlatıcı öğretmenin herhangi bir soruşu olabilir veya öğrencininverdiği eksik cevap içindeki eksiklikleri azaltmak için verilen yönlendirmeler olabilir.Hatırlatıcılar öğrenci başarısını arttırmak ve güvence altına almakta, motivasyonu arttırmakta oldukça etkilidir. Eğer yanlış verdiği cevaplar karşısında öğrenciye hatırlatıcılar verilmezse, o öğrenci başka zaman soru cevaplamamaya yönetebilir.Cevabın yönlendirilmesiyle içeriğin yeniden hatırlatılması sağlanır. Öğrenci yanlış cevap verse de hatırlatıcılara yönlendirilerek konuya olan motivasyonu yüksek tutulur ve doğruyu öğrenmesi sağlanır.

Öğrencinin cevabından hem önce hem de Sonra sessizliğin olduğu kısa süreyi bekleme zamanı kavramı; ifade etmektedir. Bekleme zamanının pek çok sınıfta 1 saniyeden daha az olduğu bilinmektedir. Ancak bekleme zamanı 3 saniye ve fazlası olduğunda öğrenci performansı artmaktadır. Ayrıca soru seviyesi arttıkça bekleme zamanı artmalıdır.
Bekleme zamanının uzun/yeterli olması dersleri sorunsuz ve çok daha ilgi çekici hale getirebilir, öğretmenler bekleme zamanı ve soru seviyelerin! eşleştirerek öğrenci sorumluluğunu arttırırlar, tarafsız dağılımı geliştirirler ve azınlıktaki öğrencilerin katılımını sağlarlar. Bekleme süresinin uygun kullanımı öğrenci cevaplarının uzunluğunu, çeşitliliğini ve niteliğini etkiler. Öğrenciler düşüncelerim bütünleştirerek daha anlamlı cevaplar oluşturabilirler. Böylece Öğrencilerin kendilerine olan güvenleri gelişir. Başarısız cevaplar azaldığı için de derse gönüllü katılım artar (Tobift, '1987; Göod ve BR&phy, 200Q).

10. Soru Düzeyi: "Acaba öğrencinin zorlanacağı yüksek seviyede zihinsel süreçleri içeren sorular mı sormalıyız, yoksa öğrencinin kolayca Weçeğibilgi dffzofyinde sörulefmı sormalıyız?" bu iki soru eğitimcilerin üzerinde tartışfakları önemli sorulardandır. Ancak
önemli olan öğrencinin soruyu kolay cavaplayıp cavaptamamasının ötesinde; soruların hedef davranışların düzeyine uygun olmasıdır. Soru düzeyi .belirlenmiş olan amaçlarla ilgili olmalıdır. Etkili öğretim açısından hangi bilişsel düzeyde otursa olsun;sorunun cevabı ne öğrencinin çok kolayca bileceği kadar basit ne de hiç bilemeyeceği kadar zor olmalıdır. öğrencinin bilemeyeceği kadar zor soru sormak; öğrencinin derse katılımım, başarısını, kendine olan güvenin! olumsuz yönde etkiler, öğrenciyi çalışmaya ve düşünmeye sevk etmesi açısından yüksek düzeyde soruların etkili olduğu bittnmektedH- (Dfliön, 1981).

11. Öğretim Yaklaşımlarının Seçimi; Hedef davran»ştarın öğrenciterekazanelınîması için öğretim ortamında yapılacak etkinliklerin en önemtitert Öğre'ton yaRtaçtmiarıdfr. Hedef
davranışların düzeyi değiştikçe öğretim etkinliklerinm de değişmesi gereklidir, örneğin; öğretmenin bilgi düzeyinde belirlenmiş olan amaçların gerçekleşmesine yönelik olarak öğretim yaklaşımları ile uygulama düzeyinde belirtepm^ olan amaçların gerçekleşmesine
yönelik olarak kullandığı öğretim yaklaşımlarının farklı olması gerekmektedir.Kuşkusuz her öğretim durumunda başarı île uygulanabilecek tek bir öğretim yaklaşımından söz edilemez, öğretmenin her amaç için aynı öğretim yaklaşımım kullanarak öğretim yapması beklenmemelidir. Bunu yapmak amaçların gerçekleşmesi
yerine öğrenmenin yetersiz olmasına neden olur. içeriğin seçimi, organizasyonu, ardışıklığı, içeriğin sunumu, detayların sunumu, etkinlikler, ödevler, değerlendirme yöntemlerinin belirlenmesinde de öğretmenin mutlaka amaçlar ile öğretim yaklaşımları arasında ilişki kurması gereklidir. Bu nedenle öğretmenlerin öğretim etkinliklerinde
mümkün olduğu kadar amaçlara uygun farklı öğretim yaklaşımlarından yararlanmaları gereklidir (Good ve Brophy, 2000). Genel olarak farklı öğretim yaklaşımlarının kullanılmasını gerektiren nedenler şunlardır:

? Programda belirtilen amaçların farklılığı,

? öğrencilerin öğrenme sürecindeki tercihlerinin birbirlerinden farklı olması,

? Her öğretim yaklaşımının her öğrencinin ilgisin! eşit düzeyde çekmemesi,

? Tek bir öğretim yaklaşımının tüm konulara uygun olmaması. özellikle uygulamalı derslerin mutlaka öğrencinin aktif katılımım sağlayan öğretim yaklaşımlarıyla öğretilmesi gerekir.

Ancak önemli olan öğretim yaklaşımlarının ve zamanında kullanılarak, öğrencinin belirlenmiş olan içerikle en iyi şekilde iletişim kurarak öğrenmesin! sağlayabilmektir. Bu nedenle özellikle öğrenci merkezli öğretim yaklaşımları kullanılmalıdır (Holligsworth ve Hoover, 1991:279-289). Diğer taraftan öğretimde farklı öğretim yaklaşımlarından yararlanmak pek çok yarar sağlamaktadır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

? Öğretim zamanı etkin kullanılır.

? Belirlenmiş olan amaçlara daha kısa zamanda ulaşılır.

? Sınıfta disiplin problemleri azalır.

? Tüm öğrencilerin amaçlara ulaşması sağlanır.

? Öğretim ilgi çekici hale getirilir.

? öğrencilerin yeteneklerinin ortaya çıkması sağlanır.

SÖZ RAHMETE DEĞİNCE

Yağmurla yıkadım ellerimi
Ellerim kirlere uzanmaz benim.
Üstünde yağmur dizeleri dolaşır
Yalana, talana dolanmaz dilim.

Bozkırlar, yazları yağmurla aşar
Damla damla birikmiş umut sarnıçlarında.
Şahittir yıkandıkça gülen bir kilim
Yağmurdan boşanmış çay kenarlarında.

Bozkır güzelleri dosdoğru yaşar
Anadolu?yu gergef gibi dokurlar.
Bir ilmiği düşer savaş meydanlarına
Bir ilmiği ilahi olur, okurlar.

Bilirim, bunlar yağmurla yıkanmış
Ahretten dökülmüş bahçelerdir çiçeğe.
Hüsranın en büyüğü küsmektir yağmura
Oysa yağmur rahmettir söz ötesi neşeye.

İBRAHİM KALABALIK
Edebiyat Öğretmeni

BİR ÖYKÜ: PAPATYAM

Hayat bu kadar mı tatlı? Nedir o papatyaların tam iki haftadır direnci? Koyduğum vazoda boyunlarını bükmekle sularının bittiğini nasıl da nazikçe anlatıyorlardı bana! Hayata dört elle sarılmak bu olsa gerek. Köklerinden kopmaları ümitsizliğe sürüklememiş onları.Ölümlerinin yüzde yüz olduğunu bildikleri halde vazolarında suları bulunduğu müddetçe hem diriliklerini sürdürüyorlar hem de en güzel renkleriyle çevremizi süslemeye devam ediyorlardı.
Sen de süslemeye devam et papatyam çevremizi. Sakın gözlerini yumma.Yumma yavrucuğum. Biliyorum, göz kapakların kendiliğinden kapanıyor; dayanamıyorsun. Üzme beni ama; bak beden vazondaki can suyun yerinde? Ne olursun babana bir gülümse... Kusuruma bakma bebeğim. Bu üç yaşının lekesiz tazeliği, masumluğu bozulmasın diye seni götürmek zorundayım, büyük şehir hastanelerine. Doktor amca öyle dedi ya? Götürmeliymişim geciktirmeden sonra bağırsaklarına çare bulamazlarmış. Bak evimizdeki papatyalara onlar bile nasıl mücadele veriyorlar yaşamak için. Ne olursun dayan kızım. Senin de hakkın şu gökyüzünü, şu kıpır kıpır oynaşan yaprakları, şu fısıldayan çamları seyretmek. Şu gelen tren sesini duymak. Geldi işte... Gidiyoruz işte.. Dayan meleğim. Seni özel arabalarla, otobüslerle götürmek isterdim. Ne var ki, babanın gücü bu kadar. Baban nihayetinde bir öğretmen?
Tren, parça parça bulutların altından, genişçe bir ovanın ortasından, gümrah yeşilliğin arasından kayıp gidiyordu. Güneş mor dağlara yaklaşmış olduğundan camların da ısısını arttırdığı ışıklar doğrudan vagonun içine vuruyor; hasta yavrunun gözlerini daha da açılmaz hale getiriyordu. Baba, başını cama dayamış, dışarıyı seyrediyor görünmesine rağmen çocuğundan başka düşündüğü bir şey yoktu. Güneş gözünün içine girmiş farkında bile değildi. Ne zaman, yüzünü dayadığı cama, tam cama dayadığı gözünün hizasına iki-üç tane yağmur damlası vurdu, gözüne girdi zannıyla birden irkildi, kendine geldi. Hem güneş görünüyor hem de yağmur yağıyordu.Yalnız bir tuhaf yağıyordu. Sanki bulutların altına iri çivilerle delikler açılmış da oralardan seyrek sepeldek düşen damlalar, yere yaklaştıkça bir demetten dağılan kırpılmış iplikler haline dönüyor, öylece ağaçlara, otlara tarlalara iniyordu. Bir müddet sonra yağmur kesildi ya da tren yağmur bölgesinden uzaklaştı. Uzaktan bakıldığında zerdali bahçelerinden geçen trenin yalnızca üst tarafı görünüyor. Çabucak geçip gittiği için de gövdeye dalan elma kurdu gibi yeşilliğin içine dalıp dalıp gidiyordu.
Kemer istasyonunda indiğinde, kucağındaki çocuğuyla birlikte kendini istasyon kapısının camında gördü. İki günlük sakallarından olsa gerek avurtlarını biraz daha çökmüş, boynu biraz daha uzamış gibiydi. Kendi kendine ?Tuhaf, bu saatte bu hal. Olacak iş mi bu?? diye mırıldanıyordu. Etrafa bakındı. Hava oldukça serin ve vakit de gece yarısını geçmekteydi. Kucağındaki yavru derin uykudaydı. Yüzünü açtı yanağından hafifçe öptü ve yürüdü.
Acil serviste kısa bir kontrolden sonra Tuğba?yı hemen Cerrahi bölüme kaldırdılar. Babaya da yarın gelmesini, beklemesinin bir anlam taşımadığını bildirdiler.
Karmakarışık duygular içinde denize doğru yürüdü.Garın yanına kadar nasıl geldiğini anlayamadı. Sarhoşların naraları, köpeklerin havlamaları olmasaydı; belki de nerelerden geçtiğinin farkına bile varmayacaktı.Garın karşısındaki camiye giriverdi. Elini yüzünü yıkadı. Muslukların dibinde kıpırdayan bir çöp torbası seçer gibi oldu.Gecenin ikisinde bu da ne, diyerek önce irkildi, sonra bir köpek olmalı, diyerek kendini teselli etti. Öksürdüğü için torba, bir evsizin olduğuna kendini inandırarak oradan uzaklaştı. Denize vardığında dalgaların özel getirilmiş kayalara şırrak şırrak vuruşu, çekilirken şıkır şıkır taş yuvarlamalarıyla çıkardığı sesler, onu bir anda rahatlatmış olmalıydı ki, kendine geldiğinde ?Yazıklar olsun bana, meleğim hastanede tek başına kim bilir ne halde. Ben burada durmuş denizi seyrediyorum.? düşüncelerine kapıldı. Çaresizdi, bitkindi. Sabaha kadar kayaların üstünde denizle ve kızıyla gelgitler yaşadı. Biraz ilerideki vapurun yüksek perdeden vonklamasıyla kendine emir verilmiş gibi hastaneye gitmeye karar verdi. Oysa daha güneşin doğmasına çok zaman vardı.
Hastaneye vardığında ortalıkta doktorlardan eser görünmüyordu. Bekleyecekti. O kadar boş banklar olmasına rağmen bazen kaldırım kenarlarına çömeliyor, dirseklerini dizine koyarak başını elleri arasına alıyor; bazen de hastane bahçesinde boş boş dolaşıyordu.Yetkili doktorlarla görüşmesi on buçuğu bulmuştu. Üç doktor durumu açıkladılar: Bağırsak iltihabı ve acilen ameliyat olması gerekiyor. Hayati tehlike söz konusu? Kızıl kaşlı, çipil gözlü doktor açıktan açığa ?Bize bir milyar sekiz yüz milyon vereceksin, kayıt dışı.? demez mi? Dondu kaldı. Memur birisi bu parayı nasıl ve nereden bulabilirdi? Ama bu rüşvet diyebildi. Aralarından birisi ?hayır iş zorluğu karşılığı? diyerek kestirip attı.
Para bulma telaşıyla hangi kapıları çalacağını bir bir sıralıyor beyninde, tek bir olumlu cevap çıkmıyordu. Sahi büyük biraderi vardı ya Narlıdere?de. Nasıl gidebilirdi? Ağabeyi, yıllardır selamı sabahı kesmişti kardeşlerinden. Ona tepeden bakar da aşağılarsa, kendisini bir solucanmış gibi ezme duygusu yaşatırsa. Öbür tarafta meleği ölecek. Aşağılanmayı göze almalıydı.
Büroya vardığında ağabeyi candan karşıladı. Umduğunun hiç birisi olmadı. Derdini açtı. Biraderi son derece üzgün olduğunu, yeğenini asla ölüme terk edemeyeceğini; fakat kusura bakmamasını, büyük yatırımlar yaptığından elinin oldukça darda olduğunu ifade etti. Bu son cümleyi duyar duymaz, beynini kaynar sular haşladı. ?Eyvah!?dedi. Biraderi suskundu. ?Eyvah! Kızım ölüyor abi!.. Borç da mı bulamazsın??
Biraderi başını salladı: ? Hayır!?
Gözleri kan çanağı. Bu kez biraderini o terk etti selamsız sabahsız. Diline takılıp kaldı: Ruh kardeşliği olmayınca, beden kardeşliği faydasız. Dengesi o kadar bozulmuştu ki, kızı hastanede kaldığı üç hafta boyunca yeni tanıştığı hangi hasta yakını varsa, onlara biraderini anlatıyor; bütün konuşmalarının sonuna da ?Ruh kardeşliği olmayınca, beden kardeşliği faydasız.? cümlesini ekliyordu. Perişan geçen dördüncü haftanın sonunda, bir günlüğüne memleketine gitmesi gerekiyordu, çocuk bölümüne çıktığında çocuğunun yatağını boş gördü. ?Herhalde ameliyata almış olmalılar.? diye düşündü. Koridordan geçen hemşireye sordu. ?Hemşire hanım burada yatan Tuğba nereye götürüldü? Bir aydır hemşirelerle tanış olmuştu zaten. Onlar da onu tanıyordu. Hemşire belki yirmi saniye kıpırdamadan kendisine baktı. Bir şey mi oldu hemşire hanım? Demek zorunda kaldı. Hemşire yavaşça kulağına, ?Çocuğunu buradan derhal çıkar. Onu kimsesizler bölümüne attılar. Ölümü yakındır. Ameliyat mamaliyat da bekleme.?
Baba:?Ama nasıl olur?? deyince, hemşire: ?Sesini yükseltme. Hemşire değişiminde kimseye sormadan al git çocuğunu. Arkana bile bakma. Behçet Uz Çocuk Hastanesine götür.?
Ertesi gün, ekmek sarısı yavru kollarında, kayıt sırasında beklerken, yanından geçen doktor, beyaz önlüğünün bir kolunu çıkarıyor, diğer eliyle de çantasını koltuk altına almaya çalışıyordu. Çanta yere düştü, onu almak için eğildiğinde çocuğu görüverdi. Hiç tereddüt etmeden ?Sen hâlâ sırada mı bekliyorsun? Çabuk getir onu. Kaydını maydını sonra yaptırırsın.? Muayenehaneye aldığı yavruyu ciddi şekilde kontrol etti, dışarıda bekleyen babayı çağırdı. ?Yavruyu öldürmüşsünüz. Siz nasıl babasınız? Hiç kafanız çalışmadı mı?? Perişan baba, durumu özetleyince, doktor: ?Tamam, bunu yoğun bakıma alıyorum. Sen tam on gün sonra gel. Yalnız ümidim yüzde on Bunu da bil. Hadi şimdi git.? dedi.
*
Konak?ta Belediye otobüsünden bu kez hanımıyla birlikte iniyordu. Uzaktan duyulan davul sesleri, arada sırada havayı yaran tüfek gümlemeleri, sanki onu karşılamak için özel hazırlanmış tören gibiydi. Gök yüzü, açık mavi ve bulutsuz. Deniz, küçük kıpırtılarla onun için binlerce kişinin alkışlayan ellerinin uçlarının görüntüsünü yansıtıyor. İçi huzurlu bugün. İnenlerden birine soruyor. Nedir bu davul, tüfek sesleri? ?Abi, bilmiyor musun? Bugün Dokuz Eylül! İzmir?in bağımsızlığına ve Atasına kavuşma günü.? dedi.
İç konuşmasını sürdürüyor ?Demek bugün kızımıza, kuzumuza kavuşma günü. Ne de denk geldi bu bayram.? ?Yürü hanım, yürü. Bir an önce görelim meleğimizi. Hazır davullar da bizim için çalarken....
Yuvarlak gözlüklü sempatik doktor, boynunda stateskopu önünde çayı, masanın kenarında oturan hemşireyle bir şeyler konuşuyordu, odaya girdiklerinde. Daha bir şey demelerine meydan vermeden doktor: Hemşire size gerekli bilgileri verecek dedi. Bir yere beraber gitmelerini istedi. Serin koridorlardan geçtiler hiç bilmedikleri bir kapının önünde durdular.Önce hemşire girdi, ardından da onlar. Hemşire, derince bir çinko çekmeceyi açtı. Anne olduğu yerde bayıldı. Baba hiç konuşmadan hastane dışına çıktı. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu: Ah ulan abi ah! Bu haykırışları kendinden başka kimsenin duyduğu yoktu aslında. Sel gibi akan trafikten, çevrenin tabii gürültüsünden kim duyacak onu? O içine eğilmiş, bağırmaya devam ediyordu: ?Ah ulan abi ah!?

İbrahim KALABALIK
Türk Dili ve edebiyatı Öğretmeni

ATATÜRK?ÜN ÖĞRETMENLE İLGİLİ ÖZDEYİŞLERİ

Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.
Dünyanın her yanında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakâr ve en değerli varlığıdır.
Öğretmen bir sanatkârdır, yarının temelini o attığı gibi, değerli kişilik hamuruna da biçim verir.
Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.
Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir.
Öğretmen, geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur.

Toplumların uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür.

Geleceğin güvencesi eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.

Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve muhterem unsurlarıdır.
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir.

Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar muallim ve mürebbilerini sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.

Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder.

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bur millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.

Öğretmenler! Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.

Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.

Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

BİLGE KAĞAN

Her kavram her yere yakışır mı? Bu soruya neden olan durum; Aliya İzzet Begoviç?in ölüm yıl dönümü münasebetiyle televizyonlarda geçen anonstu: Bilge Kra-lın ölüm yıl dönümü?
Bilge Kral? Bu tanımlama, Batı kültür dairesinde bulunan milletler ve devletler için geçerli olsa bile, acaba Türk kültür dairesine uygun mu?
Bunun karşılığı ne olabilirdi? Bilge sultan, Bilge han, Bilge hakan, Bilge kağan? Sanıyorum Bilge kağan dört dörtlük oturdu kavram olarak. Hem tarihî hem sosyolojik hem de bağlam açısından.
Savaş meydanlarında kılıcın ve namlunun ucunda ülkesinin geleceği için kan ter içinde kalan aksiyon adamları, nasıl olur da bilgelik dairesinden çıkmadan, despotizme kaymadan yerlerini koruyabilirler ve dünya üzerinde unutulmazlıklarını sürdürebilirler? Hangi milletler bu konuda talihlidir?
Bu konuda Türk milleti olarak bizler çok bahtiyarız. Çünkü sorunun cevabı bizde saklı:
Mustafa Kemal Atatürk.
O öyle bir komutan ki, hangi askerine sorsanız, gönül rahatlığıyla şunu diyecektir:
?Sırtımızda bir gömlek kıvrılıp yatmışız taşların dibinde, kayaların arasında. Biz bilmeyiz öyle ipek çarşaflı yataklar. Biz Mustafa Kemalin askerleriyiz. Nereye derse gideriz.?
* Şimdi bu cümleyi yüz sekiz yaşındaki gaziye söyleten güç yalnızca komutanlık olabilir mi? O komutanlığın içine sevgiyle eritilmiş bilgelik özgeliği çıkmıyor mu karşımıza?
Aynı konuya tarihi açıdan baktığımızda da durumun değişmediğini, bütün göstergelerin Mustafa Kemal Atatürk?ü gösterdiğini görürüz. Onu bir iktisat uzmanı, bir bey efendi, bir matematikçi, bazı terimlerin isim babası olarak her türlü yenilikçi ve gençlerin karşısında çağlara meydan okuyan bir hatip olarak buluruz.Gençlere yol gösterirken şuna son derece dikkat çekiyor:
?Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.?ve ardından tarihin derinliklerine gönderilen mesajla vurucu son cümleyi haykırıyor, hiçbir yöne ve yere öykünme olmamasını işaret ederek, ?Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!?
Şimdi bu cümlenin anlamı tarihi ve geleceği kucaklayıcı tecrübelerin imbiklerden süzülerek onda bilgelik olarak tezahüründen başka nedir?
Bu sözün ?Ey Türk titre ve kendine dön .? sözünden farkı var mıdır?
Birini söyleyen altıncı yüz yılın Bilge Kağanı?diğerini söyleyen yirminci yüz yılın Bilge Kağanı..
Hangi açıdan bakarsak bakalım; bu milletin başöğretmeni, komutanı ve varlık lideri Mustafa Kemal Atatürk?e Bilge Kral mı yakışır, Bilge Kağan mı?
Hangisi dersiniz?..

İbrahim KALABALIK
_______________________
*Rumeli TV?den alınmıştır

KOZA

Havada bir kelebek, arkada bir kardelen, gökte yıl-dızlar ve ay. İşte fotoğraf karesi.
Her gün güneş yeniden doğuyordu ama kimse ay doğdu demiyordu. Hiç bir gece doğuramadı ayı. Gece günün çocuğu değil miydi yoksa? Sabahlar beceriyorken gece neden yapamıyordu?
Yıldızlar doğacak da değişmezdi ama her gece geliyorlardı. Güneşten daha çoktular. Bilmem neden? Onlar doğurtulamadılar. Sormuştum bir gece yarısı diğer yarıyı beklerken. Çünkü her zaman ordaymış onlar. Biz göremiyormuşuz sabahları, öğlenleri. Akşam, akşama kalıyorlarmış, Öğretmenim neden bahsediyor ellerinizin çatlaklığından, hani hiç gitmeyen o kokunuzdan? Neden anlatılmıyor bunlar? Yıldızım. Onu da anlatmıyorlar. Yıldızımın kaderi size, sizin ki yıldızıma. Bir şeyler denk düşüyor. Bir sabah gün doğarken soruyorum bunu. Gün aydınken. Bahsedilmiyor çünkü siz hep ordasınız. Sabah, öğlen ve gecenin diğer yarısı...
İlklimler değişiyor. Üşüyor duvarlar. Bizi korurken üşüyorlar. Bilmiyorum. Çatlıyorlar. Elleriniz, evimin duvarları, kısın ortası, kardelenler... Kardelenler öğretme-nim. Onlar hiç üşümüyor mu? Bu coğrafyada neden kardelenler yetişmiyor? Bu iklim ona sıcakken bize nasıl soğuk geliyor? Elinizi omzuma uzatıp işte bu yüzden bilmeyen kız çocukları diyorsunuz, işte bu yüzden onlar kardelen. Gerçek soğuk nedir biliyor onlar ve onlarla üşüyor. Ayın doğmasına yakın ağlayarak, gecenin ilk yarısı biterken.
Kelebek öğretmenim peki ya kelebek? Bir gün sadece bir gün ama bizlerden uzun bir ömür. Sonu olan yıllardansa sonu olmayan bir gün. Havada uçan, sıcacık, rengarenk bir kelebek . Karların üzerinde alacalı iki kanat ve bir gün . Yarına doğru uçan .
Ve bir fotoğraf karesi öğretmenim. Siz neresinde-siniz bu resmin? Renkleri solmuş, zamana yenik düşmüş bu fotoğrafın neresinde zamana meydan okuyan mis kokulu elleriniz? Omzumdaki kelebeğe zarifçe dokunan elleriniz ne tarafta? Soruyorum bu soruyu. Ay güneşe doğarken. Güneş ayı sorarken ve cevabını alarak dalıyo-rum geceye. Siz işte ordasınız. Sizin için hayat; bir işe yaradığını bilmek fotoğrafta görünmemek. Elimin hare-keti ve yeni bir kare. Minik bir koza, açan kardelenler, güneş ve ay. Aynı karede aynı yarında .
Sizi gördüm öğretmenim. Hep ordaydınız. Üzerimize doğan günde sizi gördüm. Ordaydınız. Duvarımda sizi gördüm. Ordaydınız. Duvarımda sizi gördüm, kozada sizi öğretmenim . Siz hep ordaydınız . İyi ki buradasınız öğretmenim, iyi ki!

BELGİN KURUOĞLU
L2 10 TMB 125

ÖĞRETMENLER GÜNÜ İÇİN BİR MEKTUP

Öğretmenlik hayatımızda hepimiz öğrencilerimizden mektup almışızdır. Öğrenci mektuplarından birini sizinle paylaşmak istiyorum. Tüm öğrenciler adına kendini mesleğine adamış öğretmenlerime ve öğretmen arkadaşlarıma?


Uzat Ellerini Öğretmenim;

Sana hitabıma, yürekler dolusu sevgilerle başlamak istiyorum, öğretmenim? Bilmem yüreğimdeki sevginin ne kadarını dökebilirim satırlara. Belki güneşin yakamozlarda göz kırptığı gibi, belki de kırda biten papatya gibi. Duygulara kelime kılıfını geçirmek kolay değil ki? Ama gözler gönüllerin aynasıymış. Düşünce yelkenime rüzgâr oldukça nefesin, inan gözlerim sevgini yansıtacak.
Hani seherde tatlı bir serinliğe bürünür hava, titreyiverirsin aniden, gözlerin hep güneşin doğacağı tarafa bakar. Sınıfın kapısı da bana hep seheri anımsatır. Tebessümünle sınıfı aydınlatacağın ?an?a kadar gözlerim kapıya takılı kalır. Yüreğinin sıcaklığını hisseder, o tatlı ürperişi tekrar yaşarım. Bakışınla aydınlanıverir sanki sınıf. Her seslenişinde de bambaşka âlemlere yol bulurum. Kelimelerin ardındaki gizli dünyalar aşikâr olur birden. O meçhul âlemleri temaşa ederken, mana balına bulaşan kelimeler tat verir düşünce soframa. Fikirlerim yıkanır senin aydınlığında. Pırıl pırıl yarınlar tüllenir gözlerimde. Her doğuşunda yepyeni bir sayfa açılır. Bilginle suladığın satırlarda güzel düşünceler filizlenir. Ve hep doğuş bekler gözlerim? Sınıfla sonsuz arasında, etkiler- tepkiler silsilesi olan zamanı bir fanusa sıkıştırmak, bir hareketle zamanın farklı bir boyutuna geçip geleceğe giden yollara ışık ekmek ve şimdiyi geçip öteleri şekillendirmek isterim? Hayır çok şey istemiyorum. İmkansız değil bu saydıklarım. Bilgi çekiciyle zamanı yontmak, fikir kalıbında ona şekil vermek zor değil elbet. Yeter ki gönüller aynı dili konuşsun. Kıpır kıpır yürekler yoğrulsun ümit teknesinde ve elinden tutulsun aklın, yollarda takılıp kalmasın diye. Seni çok hem de çok seviyorum öğretmenim. Bir demet çiçekle simgelediğim sevgimin, gönlümdeki manasını bir bilsen? Keşke sana, ağzını gökkuşağı ile bağladığım bir bohça yıldız sunabilseydim. Çiçeklerin albenili rengiyle adını yazabilseydim gökyüzüne. Kuşların cıvıl cıvıl sesiyle dile getirebilseydim teşekkürlerimi. Ah, sizi ellerinizden tutup kendi âlemimde gezdirebilsem, emek emek ektiğin tohumların goncasını gösterebilsem. Bin bir türlü çiçekten gergef gibi ördüğün gönül tahtıma, seni oturtabilsem? Gönülnamemdeki en güzel hitap sanadır, öğretmenim? Hayatın meçhul sokaklarında, zirvelere giden yola beni sen koydun. Sana sonsuz minnet ve teşekkür borçluyum, öğretmenim. Ruhumu beden kalıbına hapsetmek istemiyorum. Ben dalgalarla coşmak, rüzgarlarla uçmak ayla konuşmak ve güneşle parlamak istiyorum. Günün son ayak izlerinin titreştiği gurubu değil, yepyeni muştularla kıpır kıpır seher vaktini yaşamak istiyorum. Akrep ve yelkovan kıskacında sıkışıp kalan zamanı aşmak an?ı yırtarak atiyi avuçlamak istiyorum. Ben bahçede tomurcuk, elinde altın, önünde bembeyaz sayfa olmak istiyorum? Zihnim ve kalbim sanatkar ellerinde motif motif işlenmeyi bekliyor. Gönül hazinendeki cevherle donat beni öğretmenim. Hedefe sıkılmış kurşun gibi koşayım yarınlara. Cehalete hançer saplayıp irfanımla boğayım onu. Karanlık çehrelere güneş tohumu ekeyim. Her nefesle ilim soluklasın dünyam, aydınlığa gark olsun yeni ufuklar. Uzat ellerini öğretmenim, en içten duygularla bir kez daha öpeyim. Millet hamurunu alın teriyle yoğuran o mübeccel eller, bir değil binlerce kez öpülmeye değer. Bu yolda ağaran saçlar ve nasırlaşan eller, en değerli hazinelere bedel.
Ne mutlu, yarınlar için çırpınan yüreklere!.. Ne mutlu, ilim yolunda tükenen ömürlere ve ne mutlu öğretmenliği meslek edinenlere!..

Nazire AYDIN
Edebiyat öğretmeni

BİR FIKRA

TEMEL...

EĞİTİMDE NEREDEN NEREYE

Günümüz eğitimine bakıldığında, nereden nereye geldiğimiz daha rahat anlaşılabilir. Önemli mesafeler alınmasına karşın halen daha pek çok sorunu­muz olduğunu biliyoruz. Annelerin, babaların, öğretmenlerin, öğrencilerin ve eğitimle ilgili pek çok kişinin eğitimden şikayetleri, beklentileri ve görüşleri var. Eğitimde arayışlar vardır, olacaktır, geçici değildir sürekli olmalı ve yayılmalıdır.
Hepimizin tanık olduğu bilim ve teknoloji, politika, ekonomi, enformasyon ve uluslararası ilişkiler alanındaki bugünkü ve gelecekteki hızlı ve çağdaş geliş­melerin eğitimin niteliğini dolayısıyla eğitimin tüm alanlarını etkileyeceği şüphe­sizdir. Kentleşme, nüfus artışı, kişisel özgürlük, bireysel, ailevi ve toplumsal de­ğerler krizi, kültürel değişim ve gelişme istekleri, eğitime artan talep vb. çağdaş sorun ve yöntemler elbette ki eğitim sistemlerini, öğretim amaç ve yöntem­lerini, aile, çocuk, öğretmen ve eğitimle ilgili tüm değişkenleri etkileyecektir.
Öğrenciler artık sessizce oturup, yalnızca verileni almakla yetinmeyecek­ler, görecek, duyacak, çözümleye-cek, söyleyecek, yapacak, katılacak ve payla­şacak... Ken-disini, içinde yaşadığı toplum ve dünyayı bilimin ve öğretmenin ışı­ğında keşfedecek... Öğrenmeyi öğrenecek. Böylece bilgiyi yalnızca tekrarlama­yıp, bilinenleri sorgu-layacak ve kendi bilgisini kendi üretecek.
Bu nedenle, öğrencideki dinamik değişim isteği okulları, eğitim anlayışını, öğretmeni değişmeye istekli hale getirebilir. Bugün bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişmeler öğretmenlerden binlerce yıldır beklenen daha insanî, duyuşsal boyutu yüksek özellikleri de ön plana çıkarmıştır. Her öğrencinin kendine has bir öğrenme şekli olduğu bilinmektedir. Öğretmen öğrenciyi tanımadan, anlamadan, ona güven vermeden, duygularını çözümle-yemeden ortaya koyduğu yalın akademik çabalarının ?iyi öğretmen? olması için yeterli olamayacağını bilinmektedir.
Çalışma hayatınızda her daim başarı ve esenlikler.

İsmail KARAKURT
Edebiyat Öğretmeni

ÖĞRENDİK Kİ

Öğrendik ki? Arkadaşlarımızın değişebileceğini kabul edersek, arkadaş değiştirmek zorunda kalmayız.
Öğrendik ki? En sevdiğimiz kişi bile bizi bir kez kırabilir, ama o her zaman affedilmeyi hak eder.
Öğrendik ki? Gerçek dostluk ve gerçek aşk, araya mesafeler bile girse büyümeye devam eder.
Öğrendik ki? Bir saniyede yaptığınız bir şey size hayat boyu kırık bir kalp bırakabilir.
Öğrendik ki... Olmak istediğimiz gibi biri olmak bazen hayat boyu sürebilir.
Öğrendik ki. . . Sevdiklerimizin yanından ayrılırken son sözlerimiz güzel şeyler olmalı, belki de bu onları son görüşümüzdür.
Öğrendik ki? Yaptıklarımızın sorumluluğu bize aittir, nasıl hissedersek hissedelim.
Öğrendik ki? Biz davranışlarımızı kontrol etmezsek davranışlarımız bizi kontrol etmeye başlar.
Öğrendik ki. . Bir ilişki ne kadar ateşli şekilde başlasa da, tutku gün geçtikçe söner. Birbirine gerçekten bağlı olanlar, kalplerindeki sevgi asla sönmeyenlerdir.
Öğrendik ki? Kahramanlar, doğru şeyi doğru zamanda ve sonuçlarını düşünmeden yapanlardır.
Öğrendik ki... Adalet parayla sağlanmaz.
Öğrendik ki... En iyi arkadaşlarımız, birlikte hiç bir şey yapmadan da çok şey yaparak da iyi vakit geçirebildiğimiz kişilerdir.
Öğrendik ki? Kızmaya hakkimiz var ama zalimce davranmaya hakkımız yok.
Öğrendik ki? Biri bizi istediğimiz şekilde sevmiyorsa bu bizi tüm kalbiyle sevmediği anlamına gelmez.
Öğrendik ki? Olgun olmak kaç doğum günü kutladığımıza değil, hayatta neler görüp geçirdiğimiz ve bunlardan neler öğrendiğimize bağlıdır.
Öğrendik ki? Bazen etraftakilerin bizi affetmesi yetmez, bizim de kendimizi affedebilmemiz gerekir.
Öğrendik ki? Biz ne kadar acı çekiyor olsak da dünya dönmeye devam ediyor...
Öğrendik ki? Yetişirken ailemiz ve çevremiz bizi etkiler, ama sonunda nasıl biri olduğumuz sadece bize bağlıdır.
Öğrendik ki? İki insan kavga ediyorlarsa bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez, iki insan hiç kavga etmiyorlarsa bu da birbirlerini sevdikleri anlamına gelmez.
Öğrendik ki? Bazen bir sırrı öğrenmek için ısrarcı olmamak gerekir, öğrendiğimiz şey hayatimizi sonsuza kadar değiştirebilir...
Öğrendik ki... İki insan ayni yöne bakıp apayrı şeyler görebilir...
Öğrendik ki? Sizi hiç tanımayan insanlar birkaç saniyede hayatinizin akışını değiştirebilir...
Öğrendik ki? Birini ne kadar çok severseniz hayat onu sizden o kadar erken alır.

EĞİTİM-ÖĞRETİM-OKUL ÜSTÜNE ÖZLÜ SÖZLER

Eğitim, özgürlüğe götürür. (Alman atasözü)
Eğitmeden, öğretim, tuzsuz çorbaya benzer.
(Alman atasözü)
Öğrenim, sağduyunun gözüdür. (Amerikan atasözü)
İlim ve teknikle ilgili teşebbüslerin faaliyet merkezi mekteptir. (Atatürk)
Eğitimsiz insan, ruhsuz bedene benzer. (Arap atasözü)
Bilgine her gün yeni bir şey eklemiyorsan, gün geçtikçe azalır. (Çin atasözü)
Öğrenmenin kaynağı acıdır ürünleri tatlıdır. (Rus atasözü)
Okul için değil, yaşam için öğreniyorum. (İsveç atasözü)
Ağaç yaşken eğilir. (Türk atasözü)
Eğitimi sıkı tut, koru, çünkü o senin yaşamındır. (Hz. Muhammed)
Hep öğretmen isteyenler, çoğu kez öğrenmeye engel olurlar. (Montesquieu)
Ana ve babanın çocuklarına bırakacağı en büyük miras ilimdir. (Hz. Muhammed)
Ak günler, çocukları için en iyi okulları açan ve onlara en iyi eğitimi veren ulus­ların olacaktır. (G. Jouret)
Bir yıl sonrasını düşünüyorsan buğday ek, On yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik, Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir. (Kuan - Tzu)
Halkımıza verebileceğimiz en büyük armağan, gençlerimizin eğitilmesi olacaktır. (Çiçero)
Eğitim, öğrencilere saygıyla başlar. (Emerson)
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. (Atatürk)
Eğitim, ana dizinden başlar; her söylenilen kelime çocuğun kişiliğine konan bir tuğladır. (Hosea Ballov)
İnsan eğitimle doğmaz, ama eğitimle yetişir. (Cervantes)
Okul, eğitimin sonu değil, başlangıcıdır. (C. Coolidge)
Bilgisiz bir kimse, savaş davuluna benzer; sesi çok, içi boştur. (Sadi)
İlim Çin?de de olsa arayınız. (Hz. Muhammed)
Eğitim, çocuğa bilmediğini öğretmen demek değildir; çocuğa yaşamasını öğret­mektir. (Prof R. IV.Livingstone)
Cesaret ve hazzı yitiren eğitim beş para etmez. (Peslalozzi)
Okulun ödevi, öğrencilerine hazır bilgi aktarmak değildir. Bilgiye ihtiyaç olduğu zaman kazanmasını öğretmektir.
(Prof John Dewey)
Dünyada yapılması güç olan üç iş vardır: Çelik, elmas ve insan ruhunu işlemek. (Benjamin Franklin)
Eğitim, hayata hazırlayıcı olmalı, işe ve çalışmaya istek uyandırmalıdır. (Enver Naci Gökşen)
Bir okul açmak, bir tutukevi kapamaktır. (Danton)
Kalem kılıçtan güçlüdür. (Seneca)
Her kötülük, bilgisizlikten doğar. (H. G. Wells)
Eğitim görmekle görmemek, ölülerle diriler arasındaki fark kadardır. (Aristo)


Derleyen: Bekir AKGÜN
Tarih Öğretmeni

Klasik ve Modern Eğitimin Temel Özellikleri

KLASİK EĞİTİM

Varolan bilgiyi aktarmayı hedefler.
Öğretmen kural koyan ve disiplinden tek sorumlu kişidir.
Öğretmen otoritedir
Tek doğruya götüren düşünce yapısı (analitik düşünce) hedeflenir
Sertifika diploma gibi belirleyiciler önemlidir.
Dıştan denetimli bireyler yetiştirilir.

MODERN EĞİTİM

Bilgiyi yeni üretimler için kullanır
Sınıf disiplininin sağlanmasında her birey sorumludur
Öğretmen liderdir
Birden fazla çözüme götüren düşünce yapısı hedeflenir.
Özgün bir eser ortaya çıkması önemlidir.
İçten denetimli bireyler yetiştirilir

DİNAMİK ÖĞRETMEN

Dinamik öğretmen, sınıf ortamında enerji, gayret göstererek öğretimi güçlü kılan kişidir. Öğretmenin gösterdiği bu enerji; gayret; öğrencilerde davranış değişikliklerine yol açabilir.
Bugün yapmak istediğim her öğretmende olması gerektiğini düşündüğüm altı gerekli karakteristiğin taslağını çizmektir. Her şartta düşündüğüm, eğiticinin, kadın veya erkek olması önemli değil eğiticilik konusunda uzman olmasıdır. Tartışacağımız altı karakterin hepsinde bizim direkt kontrolümüz mevcuttur. Eğer bu altı karakteristik gösterilmediği takdirde öğrencilerimizi gerçek ve anlamlı bir seviyeye çıkaramayacağımızı hissediyorum. Öğretmende olması gereken bu altı karakteristiği dinamik öğretimin özü olarak adlandırmaktayım.
Şimdi bu karakteristikleri sıralayabiliriz.
İlk karakteristik ÖĞRENCİLERİ SEVMEK zorunda olduğumuzdur.
"Eğer bu doğru değilse, niçin; buradayız?" diye bir soru sorabiliriz: Fakat bu karakteristiğin ilginç yanı, öğrencileri sevip, sevmeme zorunluluğu değildir. Göz önüne aldığı, bizim öğrencilerle olan ilişkilerimizi öğrencilerin algılamasıdır. Siz hiç bir öğrenciden şu yorumu duydunuz mu?. "İhtimam gösterdiğini söyler, fakat bunu hiç göstermez." Eğiticilerin öğrencileri sevdiğini düşünüyorum. Fakat, buna zıt tutumlar yaratan şeylerde yapıyorlar.
Öğrencileri sevmek durumunda olmamız şakayı veya komik olabilmeyi içeren mizah durumuyla değil şakadan anlama durumuyla ilgilidir. Sınıfa mizah getirmek, birine gülerek, birini de çok ciddiye almayarak olayların ayırt edici özelliklerini takdir etmeyi gerektirir. Bu mizah gücü öğrencilere bize yaklaşabilir ve sevilebilir gösteren bir davranış biçimi kazandırır.
Öğrencilere karşı olan sevgimiz onları dinleme, onları anlama istekliliğimizle, onların fikirlerine kesin bir şekilde açık olmamızla ilgilidir.
Bu şekilde eğitimciler, öğrencileriyle ancak yakınlıklar kurabilirler. Benim için öğrenciler en iyi öğretmenlerimdir.

Dinamik öğretmenliğin ikinci karakteristiği BİLGİLERİMİZE GÜVENMEK ZORUNDA OLMAMIZDIR.
Eğitimin yeniden doğuşu ruhu ve inancını hiç kimse inkâr edemez. Öğretim yeteneklerinin bizlere kendi kavramlarımızı ortaya koymak, başkaları ile ilişkiler kurup sürdürmek, başkalarının davranış ve tutumlarını değiştirmek, neyi isteyip arzuladığımızı anlamak için gerekli
olduğuna inandım. Beni kesinlikle bu konuya inandıran düşüceler şunlardır.
1. Eğitim önemli bir disiplindir.
2. Eğitimle ilgili bilgiler düşünceler için önemlidir.
Bilgilerimize güvenmemiz diğer karakteristikler için de temel oluşturur.

Dinamik öğretmenliğin üçüncü özeliliği BİLGİLERİMİZİ DİĞERLERİ İLE PAYLAŞMAK isteğinde olmamızdır.
Bunu endişe ile karşılayabilirsiniz. "Kim bilgilerini diğerleri ile paylaşmak istemez ki?" diye. Bu soruya yıllar öncesine kadar cevap veremiyordum. Bunu ilk olarak, bana profesörlerin bilgilerini, tamamen ve açık bir şekilde çalınacağı veya daha sonra meslektaşı, rakibi olacak kişilerce kullanılacağı korkusuyla payla?mak istemedikleri ?eklinde söylenmişti. Bu beni çok ürkütmüştür. Bu durumu bir seri konuşma ve ilişkilerimde tespit ettim. Ben ise bilgimi her zaman paylaşmak istemişimdir. Çünkü onun önemli olduğuna inanıyorum. Fakat aynı zamanda bilimde bazı şeylerin çok çabuk ilerlediğine ve yeni çalışmaların daha sık yapıldığına inanıyorum. Bugün için yeni bir düşüncenin yarın için yeni olmayacağı da muhtemeldir. Yeni fikirlerimizi elden geldiğince çabuk yazarak, yayınlayarak ve harekete geçirerek değerlendirmeliyiz. Ben sorun olarak bütün fikirleri yazma ve yayınlama için zamanın yeterli olmadığını görüyorum. Bir şeyleri paylaşmak için öğretmenin ve istemenin her türlü durumda paylaşmayı istemek olduğuna inanmışımdır.

Dinamik öğretmenliğin dördüncü karakteristiği de DAVRANIŞTIR.
Davranışlarımızın bir çoğu beklentilerimizin üzerine kurulmuştur. Eğer iyi bir öğretim verme beklentisi içindeyseniz bu durum sizin daha başarılı olmanızı sağlayacaktır. Daha iyi olacağını uman öğretmenlerin bir çoğu daha iyi motive olmuş dinamik öğretmenlerdir. Davranış biçimini tartışırken, geleceğinizin ne olacağını bilmek ister misiniz? Ne kadar mutlu ve düzenli olacağınızı öğretmek ister misiniz? Bütün yapacağınız şu anda şu iki soruya cevap vermek olacaktır.
1. Şu anda mutlu musunuz?
2. Şu anda uyumlu musunuz.?
Psikolojinin bugünü adlı dergideki bir makalede şu öne sürülür: Bugün hayata aktif olarak katılanlar ileriki yaşlarda en mutlu ve düzenli insanlar olacaklardır. Bu ise davranış biçiminin önemini açıklıyor. Dinamik öğretmenliğin büyük bir bölümü davranış biçimine bağlanıyor. Öğrencilerinizi sevmelisiniz, bilginize güvenmelisiniz, bilginizi paylaşmayı istemelisiniz.

Etkili öğretimin beşinci karakteristiği GAYRETTİR..

Gördüğüm "Dinamik öğretmenler"den 25 yıllık öğretim hayatımda öğrenci düzeyini değerlendirmelerimden edindiğim kanaatime göre "GAYRETLİLİK" dinamik öğretmenlerin en önemli karakteristiğidir. Öğrenci değerlendirmelerine göre gayretlilik bütün diğer karakteristikler üzerine örtme etkisi yapmaktadır. Gayretliyseniz en azından öğrencilerinize göre dinamik bir öğretmende bulunması gereken birçok özelliğe sahipsiniz demektir. Yapılan birçok araştırmada gayret karakteristiği ilk sıraya konulmuştur. Fakat, gayret neyi içeriyor? Bir araştırmacı gayretli öğretmenlerin ölçütlerini şöyle sıralıyor. "Hızlı ve heyecanlı olan, sesli konuşma tarzı, danseden gözler, Şaşkınlık uyandıran yüz mimikleri; iyi tanımlayıcı kelime seçimleri, taşkın ve patlayıcı şekildeki enerji düzeyi." Benim yaptığım tespitlerde ise gayretli öğretmenin ilk beş özelliği şöyleydi.
- Dersler sırasında birçok farklı ses tonları.
- Öğretmeyi seviyor gözükmek.
- Konular hakkında heyecan duymak.
- Ses özellikleri ile öğrencilerin ilgisini kazanmak
- Anahtar sözcük ve kavramları vurgulatmak için, tonlamayı kullanmak.
Dikkat edilirse, ses özellikleri gayreti belirlemede önde sıralanmaktadır. Bizim araştırmamızda bu beş madde, vücut hareketlerinden, jestlerden, yüz ifadelerinden ve pozitif bir davranış biçiminden önce sıralanmıştır. Eğer siz gayretin önemli olmadığını düşünüyorsanız, öğrencilerinize neden önemli olduğunu sorun. Size gayretin bulaşıcı olduğunu, sınıfı canlandırdığını ve sizin ilgili olduğunuzu gösterdiğini söyleyeceklerdir. Ayrıca araştırmalar gayretin anlama kabiliyetini de artırdığını göstermiştir. Gayretlilik ve şevkin en ikna edici yol olduğundan eminim. Bu doğa kanunu gibi bir şey. Şevk ve gayretle hareket eden basit bir kimse, hitâbet yeteneğine sahip olan gayretsiz bir kişiden çok daha ikna edici bir özelliğe sahiptir.

Son olarak, dinamik öğretmenlerin altıncı karakteristiği etkili olarak BENZETME VE ÖRNEKLERİ KULLANMALARIDIR.
Öğretimde örnekler ve benzetmeler kullanılmalıdır. Örnekleri ve benzetmeleri kullanabilmek için bilgi ve hazırlık gerekmektedir. Bir çok eğitimci, özellikle yeni başlayanlar, zamanın gerektirdiği ilginç benzetme ve örneklere ait uygun repertuvara sahip değiller. Tespit ettiğim şeylerden birisi de örneklerin hızla nasıl eskidikleridir. Bir konferansçı ve test kitabı yazarı olarak devamlı yeni örneklerin peşindeyim. Tabii ki bunlar herhangi bir yerde bulunabilir ; kitaplarda, gazetelerde, televizyonlarda, ailede, diğer öğretmenlerde, konuşmacılarda, bir pazar dergisinde, kendi şahsi tecrübelerimizde. Ne kadar çok deney sahibi olursak, bu oranda bunları paylaşmak zorundayız. Büyük gruplara konferans veren bir kimse olarak, bir örneğin, kişisel anlayışın, kısa bir hikayenin veya bir gösterinin nasıl büyü gibi bağlıyıcı olduğu beni her zaman hayrete düşürmüştür. Eğer topluluk konuşmacısı olmanın gücü ve etkinliğini hissetmek istiyorsanız, ilginç, ilgili, büyüleyici örnek ve benzetme yapmaya çalışın.
Dinamik öğretmen olmak mutlaka büyüklük değildir. Büyüklük en azından bir kısmı öğretilemeyen doğal yeteneklerden gelir. Fakat "büyük öğretmenlerin çoğu dinamiktir. Dinamik öğretmenlik kişisel bir karar olmalıdır. Bunun öğretmenler olarak, üzerinize aldığınız sorumluluk ve yükümlülüklere uyan, gerçekçi bir karar olduğunu düşünüyorum. Öğrencileri sevince bilgilerinize güvenince, bilgileri paylaşmayı istediğimizde uygun bir davranış biçimi sergiler, gayret gösterir, örnek ve benzetmeler kullanırız. Öğretimimizin "Korkutucu" olarak etiketlenmesinin bu şartlar altında daha az olacağını düşünüyorum. Öğretimimiz bu şartlarda daha az tenkit alacaktır. Bunlardan kulağıma gelenlerden biri şöyle:

Soru: Eğer iki öğretmeni boyunlarına kadar kuma gömülü bulursanız ne yaparsınız ?
Cevap: Daha çok kum atarım.
Aynı zamanda dinamik öğretmenlerin öğrencilerine eğitim için şevki yavaş yavaş aşıladıklarını düşünüyorum.
Benim altı özelliğim ele alındığında, bunların öncelikle konumuzun sunuşu ile ilgili olduğu görülüyor. Joseph Lowman "Öğretim Tekniklerini Öğrenme" adlı kitabında konuyu anlatma kabiliyetini öğretmenlerin en önemli özelliği olarak açıklamıştır. Bugün dinamik öğretmenlik üzerine yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Dinamik öğretmenliğin bizim sorumluluğumuzda olduğu ve bu konu hakkında bir şeyler yapılabileceğinden eminim. Öğretmenliğin niteliğinin bazı durumlarda korkutucu olduğu söylenebildiğini düşündükçe, kendi halimden emin olarak bu yargıyı kabul etmiyorum. Ben direkt kontrolümün altında bir silâhla mücadele ettiğimi düşünüyorum.
Bununla beraber "eğitim erişilemeyen ve görülemeyen sonuçlar almak için düşünce düzeyinde inanç işidir." Dinamik öğretmenler, inanç olayını en iyi şekilde harekete geçiren kişilerdir. Sorumluluğunuzu alın,dinamik öğretimin mücadelesini kabul edin.
http://www.kho.edu.tr/akademik/arastirma/btym/egitim/e.htm

Yaz. : Richard L.WEAUDER
Araştırma: TALŞAYAK

YARINIMIZA KİM IŞIK TUTUYOR?

Hayatımızın en önemli kavramı nedir acaba? Bir durup düşünsek ilk olarak aklımıza ne gelir? Muhtemelen çoğumuzun düşüncesi sağlık, para, aile vb. yönlerde olur. Ama hepsinin olmasının bir yarına, bir geleceğe bağlı olduğu göz ardı edilir hep.
Bugün yapıyor olduklarımız, dün yaptıklarımız hepsi geleceğimize birer yatırımdır. Hep daha iyi bir toplumda yaşamak, hayat standardı yüksek bir millet olabilmek ülküsü içinde yaşarız. Tüm hayatımız bu gayeler içinde geçerken yatırımlarımız sağlamsa bir şeyler kazanabiliriz. Bu yatırımlarımızın en önemlisidir çocuklar. Bu günü yavaş yavaş onlara bıraktığımız geleceğimizi aydınlatmaları için ülkemizi dolayısıyla hayatımızı emanet ettiğimiz çocuklar? Bu yüzden midir acaba insanların yaşlanınca, toplumda biraz daha arka planda kalınca, onları yönetecek insanların bugünün çocukları olduğunu düşünüp onların eğitimine önem vermeye çalışmaları.
Her şeyde olduğu gibi onların kendilerine, topluma faydalı bireyler olabilmesi aldıkları eğitime bağlıdır. Okul çağına gelinceye kadar ailesi çocuğun en önemli eğiticisidir. Okula başlandığında eğitim sahnesine hayatını insanları eğitip öğretme amacına adamış insanlar çıkıverir. Öğretmenlerdir onlar. Geleceğimize kaliteli tohumlar ekmeye çalışan çiftçilerdir bir anlamda. Hasatlarını çok zorlu, uzun bir yolun sonunda toplayacaklardır ama ürünleri tüm topluma yararlı olacaktır.
Tarihin yazdığı büyük önderimiz de ?Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır onu koruyacak ve yükseltecek olan sizlesiniz? demekle öğretmenliğin kutsallığını ,yüceliğini anlatmamış mı? Her konuda hayran kalınan bu önder ?Başöğretmen? unvanını almıştır öğretmenliğin omzunu bindirdiği görevi hakkıyla yerine getirerek o koca bir ulusa öğretmenlik yapmıştır. Onun önderlik yaptığı bu önemli davanın bu günkü temsilcileri öğretmenler. Kendini ülkesine adamış her davranışta ülkesinin çıkarını gözeten bireyler, geleceğimizin en ihtiyaç duyulanı olacaktır. Onları bugünden hazırlama görevi de büyük ölçüde öğretmenlerindir. Aslında geleceğize şekil veren unsurların başında gençlerin şu anki konumları ve dolayısıyla onların eğitiminde çok büyük bir paya sahip olan öğretmenler gelmektedir. Ülke kalkınmasında rol oynayacak insanları yetiştiren öğretmenlerin kalkınmamızdaki önemi şüphesiz çok büyüktür.
Öğretmenler bugün ellerinde fenerleri yarınımıza ışık tutan rehberlerdir kısacası. Rehbersiz bilmediğimiz bir yolda şaşırmamız nasıl doğalsa, öğretmenlerin ülke hayatındaki öneminin göz ardı edilmesiyle de gelişmek bir yana bulunduğumuz durumdan daha kötüye gitmek bile en az o kadar doğaldır
Çocuklarımızın eğitimini yani yarınlarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin kıymetini anlamak umuduyla?

Hanife TAŞDEMİR
10 YD

EĞİTİMDE VERİMLİLİK

EĞİTİMDE VERİMLİLİĞİ ÖLDÜREN SEBEBLER:

* Daha önce denedik olmadı.
* Çok zaman alır.
* Çok masraflı olur.
* Yeni sistemler gerektirir.
* Hiçbir zaman onaylanmaz.
* Neden bana bir yazı ile bildirmiyorsun?
* Bu taslak bir öneri
* Bunu burada yapamazsın, bizim tarzımız değil
* ? Bey bunu beğenmez.
* Bozulmadıkça tamir etme.
* Doğru olabilir ama...
* Şu anda zamanımız yok, çok meşgulüz.
* Belki sonra
* Bütçe de yok.

EĞİTİMDE VERİMLİLİĞİ GELİŞTİREN FAKTÖRLER:

* Başka düşünceler var mı?
* Bize uygun seçenekleri gözden geçirelim.
* Daha başka hangi bilgileri alabiliriz?
* Başka kimin görüşünü alabiliriz?
* Eğer olmazsa?
* Nasıl geliştirebiliriz?
* Başka kim katkıda bulunabilir?
* Neden hep böyle yapıyoruz?
* Düşünceni biraz daha açıklayabilir misin?
* Daha başka nasıl yapalım?
* Demek istediğim öyle mi?
* ?? konusunda yardımına ihtiyacım var.
* Teşekkür ederim.
* Büyük fikir!

ÖĞRETMENİN ARTAN SORUMLULUĞU

Küreselleşme diye adlandırdığımız süreç, hızlı bir değişimi de beraberinde getiriyor. Bu değişim sürecinde, bizlerin de yıllardır bilgi depolamaya ve ezbere dayandığı için eleştirdiğimiz eğitim anlayışımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Değerlerini, kültürünü koruyabilmiş çağdaş bir toplum olabilmemiz biraz da buna bağlı.
Ancak öğretimin her kademesinde, ders işlenişinden modern ders araç gereçlerinin eksikliğine; sınav sistemin-den meslek edinmeye kadar yaşadığımız birçok sorun, bizleri de çağdaş bir eğitime yabancılaştırıyor. Ne var ki, Atatürk'ün de belirttiği gibi Cumhuriyet'i ilmen, fikren, bedenen koruyacak kuvvetli ve yüksek karakterli nesiller yetiştirmek öğretmenlerin becerisi ve fedakarlığı ile ola-caktır.
Bizler yıllarca farkında olarak veya olmayarak öğrencilerimizi bilgilendirmek adına onların kafalarında sağlam duvarlar ördük. Onlara yaşamda tek bir doğrunun olduğunu kabul ettirmeye çalıştık. Oysa ilk yıllarından başlayarak çocuklarımıza çeşitli doğruların olduğunu ve yaşamın bütününü bunların oluşturduğunu anlamalarını sağlayacak bir eğitim modeli sunabilmeliyiz. Onların aramalarına, sormalarına, sorgulamalarına düşünmelerine fırsat verebilirsek, bulmalarına da fırsat vermiş oluruz. Müthiş bir hızla işlenip aktarılabilen bilgiye nasıl ulaşacaklarını öğretebilir ve bilgiyi yaşama dönüştürme-lerini sağlayabilirsek öğrencilerimize balık tutmayı öğret-miş olacağız. Bilginin, okumanın, düşünmenin önemini kavramış, bunları teknolojiyle birleştirmeyi başarabilmiş birey, mutlaka yaşadığı çağın bilincinde bir insan olacaktır.
Öğrenmeye hevesli, okuyan, okuduklarını özümseyen bireyler bizlerin iyi birer model olmamıza bağlı. Tek tek parçalan değil bütünü görebilen, olayları bir sebep sonuç ilişkisi içinde değerlendirebilen birey değişen dünyayı da daha iyi anlayacak; ulusal değerlerimize, kültürümüze ve Cumhuriyetçimize sahip çıkacaktır.

Figen Dinçer
Edebiyat Öğretmeni

BİR FIKRA

Tarih öğretmeni, derste dalga geçen, arka sıradaki çocuğu tahtaya kaldırır:
?Kartaca Savaşları?nı kim yaptı??
?Valla billa, ben yapmadım öğretmenim!?
Zil çalar, öğretmen koridorda matematik öğretmeniyle karşılaşır ve durumu anlatır:
?Kartaca Savaşları?nı kim yaptı, diyorum. Yemin edip ben yapmadım, diyor??
Matematikçi teselli eder:
?Aldırma hocam, bunlar böyledir, hem yaparlar, hem yapmadım, derler??
Tarihçi iyice sinirlenir ve müdürün odasına dalar ve olanları anlatır. Müdür öğretmeni yatıştırmak ister:
?Üzülme hocam, bakanlığa yazar, bu savaşı kim yapmış, sorarız!?
Tarihçi çıldıracak noktaya gelir ve doktara giderek 15 gün istirahat alır. İzin bitip sakinleşmiş olarak okula döndüğünde bakanlıktan kendisine bir mektup gelir:
?Ödenek olmadığından bu yıl Kartaca Savaşları yapılmayacaktır!?

ÖĞRETMEN NEDİR

Okul denen esrarengiz laboratuarın büyüleyici üstadı,
Elinde, madenlerin som altına dönüşebildiği usta,
Hayatla benliğimiz arasındaki köprü,
Doğalın ve sıcaklığın sembolü,
Sevgi ve şefkat timsâli,
Tüm gelişmelerin altındaki coşku,
İlginin adresi,
Bilginin kaynağı,
Nezaketin ufku,
Bütün zorluklara rağmen gülümsemenin mihengi,
İyilik meleği,
Eli öpülesi,
Anlamak isteyen,
Gerçek eleştirmen,
Erdemin taşıyıcısı,
Kişiliğimizin sanatkârı,
Ruh dünyamızın mimarı,
Sevgi bahçıvanı,
Alçak gönüllü,
Göründüğü gibi olan, olduğu gibi görünen,
Hoşgörü ve diyalogun taşıyıcısı,
Etkili insan olmanın inceliği ve esprisi,
Eğitim davasının yapıcı ve en esaslı unsuru,
Aydınlık geleceğe bengisu olan fedakar varlık,
Yeri doldurulmaz öğretici,
Eserine kıymet biçilemeyen varlık,
Kendini tüketerek etrafını aydınlatan mum,
Tahammülü seven idealci,
Her an muhtaç olduğumuz doktor,
Gerçeğin ve idealin üstadı,
Dünyanın en büyük sorumluluğuna sahip insan,
Bütün büyük insanları de yetiştiren,

Öğretmen...

Bunlar, onun değerini anlatma adına söylenen ifadelerden sadece bir kaçı?

Cumartesi, Kasım 25, 2006

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMASI

Okuma-yazma öğretme ve eğitim-öğretim işlerini yürütmek öğretmenlerin görevidir. Öğretmen bilgisi, erdemi ve çağdaş düşüncesiyle çevresini eğitir; aydınlatır her yönüyle çevresine örnek olur; bu nedenle öğretmenlik çok önemli ve onurlu bir meslektir.
Ulu önder Atatürk 24 Kasım 1928?de Başöğretmenliği kabul ederek öğretmenin değerini şu görüşlerle belirtmiştir: ?Benim asıl anlatılacak yanım öğretmenliğimdir. Topluma, milletime, öğretmenlik yapabiliyorsam, beni onunla anlatın. Yoksa kazandığım zaferlerle , yaptığım diğer işlerle beni anlatmanız pek önemli değildir.? Sözleriyle savaş alanlarında kazandığı zaferlerden ve tüm insanlığın takdirini kazanmış ününden değil de öğretmenlik yanının anlatılmasını istemekle, öğretmenin toplumları yücelten bir varlık olduğunu vurgulamıştır.
24 Kasımları bu açıdan değerlendirmeliyiz, 24 Kasımlar bir sembol olarak kalmamalıdır. Atatürk?ün yaptıklarını nereye kadar götürdüğümüze, Atatürk?ün yapmak istediklerinin hangilerini gerçekleştirdiğimizi düşünmeliyiz. Her 24 Kasım?da yeni hedefler belirlemeliyiz. Şu asla unutulmamalıdır . Öğretmenlik sadece abece öğreten, işlem yaptıran, sınıf geçiren ya da bırakan bir iş değildir. Öğretmenlik insana şekil veren onu yetiştiren çok önemli bir meslektir.
Türkiye Cumhuriyeti?nin öğretmenleri, Başöğretmen Atatürk?ten aldıkları görevi yani toplumu çağdaş uygarlık düzeyine yükseltme görevini sürdürecektir. Öğretmenler, bunu yapabilecek biçimde, meslek onuruna yakışır bir şekilde bilgili, yetkili kılınmalı ve ekonomik yönden güçlendirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki en yüce yatırım insana yapılan yatırımdır . İnsanını gerektiği gibi eğitemeyen toplumlar, uşak olmaya mahkumdurlar.

24 Kasım Türk öğretmenlerine ve Türk toplumuna kutlu olsun.

OZAN KÖKGÜL
EDEBİYAT ÖĞRETMENİ

İŞTE: "ÖĞRETMEN" KONULU GAZETEMİZ