Pazar, Kasım 26, 2006

KOZA

Havada bir kelebek, arkada bir kardelen, gökte yıl-dızlar ve ay. İşte fotoğraf karesi.
Her gün güneş yeniden doğuyordu ama kimse ay doğdu demiyordu. Hiç bir gece doğuramadı ayı. Gece günün çocuğu değil miydi yoksa? Sabahlar beceriyorken gece neden yapamıyordu?
Yıldızlar doğacak da değişmezdi ama her gece geliyorlardı. Güneşten daha çoktular. Bilmem neden? Onlar doğurtulamadılar. Sormuştum bir gece yarısı diğer yarıyı beklerken. Çünkü her zaman ordaymış onlar. Biz göremiyormuşuz sabahları, öğlenleri. Akşam, akşama kalıyorlarmış, Öğretmenim neden bahsediyor ellerinizin çatlaklığından, hani hiç gitmeyen o kokunuzdan? Neden anlatılmıyor bunlar? Yıldızım. Onu da anlatmıyorlar. Yıldızımın kaderi size, sizin ki yıldızıma. Bir şeyler denk düşüyor. Bir sabah gün doğarken soruyorum bunu. Gün aydınken. Bahsedilmiyor çünkü siz hep ordasınız. Sabah, öğlen ve gecenin diğer yarısı...
İlklimler değişiyor. Üşüyor duvarlar. Bizi korurken üşüyorlar. Bilmiyorum. Çatlıyorlar. Elleriniz, evimin duvarları, kısın ortası, kardelenler... Kardelenler öğretme-nim. Onlar hiç üşümüyor mu? Bu coğrafyada neden kardelenler yetişmiyor? Bu iklim ona sıcakken bize nasıl soğuk geliyor? Elinizi omzuma uzatıp işte bu yüzden bilmeyen kız çocukları diyorsunuz, işte bu yüzden onlar kardelen. Gerçek soğuk nedir biliyor onlar ve onlarla üşüyor. Ayın doğmasına yakın ağlayarak, gecenin ilk yarısı biterken.
Kelebek öğretmenim peki ya kelebek? Bir gün sadece bir gün ama bizlerden uzun bir ömür. Sonu olan yıllardansa sonu olmayan bir gün. Havada uçan, sıcacık, rengarenk bir kelebek . Karların üzerinde alacalı iki kanat ve bir gün . Yarına doğru uçan .
Ve bir fotoğraf karesi öğretmenim. Siz neresinde-siniz bu resmin? Renkleri solmuş, zamana yenik düşmüş bu fotoğrafın neresinde zamana meydan okuyan mis kokulu elleriniz? Omzumdaki kelebeğe zarifçe dokunan elleriniz ne tarafta? Soruyorum bu soruyu. Ay güneşe doğarken. Güneş ayı sorarken ve cevabını alarak dalıyo-rum geceye. Siz işte ordasınız. Sizin için hayat; bir işe yaradığını bilmek fotoğrafta görünmemek. Elimin hare-keti ve yeni bir kare. Minik bir koza, açan kardelenler, güneş ve ay. Aynı karede aynı yarında .
Sizi gördüm öğretmenim. Hep ordaydınız. Üzerimize doğan günde sizi gördüm. Ordaydınız. Duvarımda sizi gördüm. Ordaydınız. Duvarımda sizi gördüm, kozada sizi öğretmenim . Siz hep ordaydınız . İyi ki buradasınız öğretmenim, iyi ki!

BELGİN KURUOĞLU
L2 10 TMB 125