BİLGE KAĞAN
Her kavram her yere yakışır mı? Bu soruya neden olan durum; Aliya İzzet Begoviç?in ölüm yıl dönümü münasebetiyle televizyonlarda geçen anonstu: Bilge Kra-lın ölüm yıl dönümü?
Bilge Kral? Bu tanımlama, Batı kültür dairesinde bulunan milletler ve devletler için geçerli olsa bile, acaba Türk kültür dairesine uygun mu?
Bunun karşılığı ne olabilirdi? Bilge sultan, Bilge han, Bilge hakan, Bilge kağan? Sanıyorum Bilge kağan dört dörtlük oturdu kavram olarak. Hem tarihî hem sosyolojik hem de bağlam açısından.
Savaş meydanlarında kılıcın ve namlunun ucunda ülkesinin geleceği için kan ter içinde kalan aksiyon adamları, nasıl olur da bilgelik dairesinden çıkmadan, despotizme kaymadan yerlerini koruyabilirler ve dünya üzerinde unutulmazlıklarını sürdürebilirler? Hangi milletler bu konuda talihlidir?
Bu konuda Türk milleti olarak bizler çok bahtiyarız. Çünkü sorunun cevabı bizde saklı:
Mustafa Kemal Atatürk.
O öyle bir komutan ki, hangi askerine sorsanız, gönül rahatlığıyla şunu diyecektir:
?Sırtımızda bir gömlek kıvrılıp yatmışız taşların dibinde, kayaların arasında. Biz bilmeyiz öyle ipek çarşaflı yataklar. Biz Mustafa Kemalin askerleriyiz. Nereye derse gideriz.?
* Şimdi bu cümleyi yüz sekiz yaşındaki gaziye söyleten güç yalnızca komutanlık olabilir mi? O komutanlığın içine sevgiyle eritilmiş bilgelik özgeliği çıkmıyor mu karşımıza?
Aynı konuya tarihi açıdan baktığımızda da durumun değişmediğini, bütün göstergelerin Mustafa Kemal Atatürk?ü gösterdiğini görürüz. Onu bir iktisat uzmanı, bir bey efendi, bir matematikçi, bazı terimlerin isim babası olarak her türlü yenilikçi ve gençlerin karşısında çağlara meydan okuyan bir hatip olarak buluruz.Gençlere yol gösterirken şuna son derece dikkat çekiyor:
?Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.?ve ardından tarihin derinliklerine gönderilen mesajla vurucu son cümleyi haykırıyor, hiçbir yöne ve yere öykünme olmamasını işaret ederek, ?Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!?
Şimdi bu cümlenin anlamı tarihi ve geleceği kucaklayıcı tecrübelerin imbiklerden süzülerek onda bilgelik olarak tezahüründen başka nedir?
Bu sözün ?Ey Türk titre ve kendine dön .? sözünden farkı var mıdır?
Birini söyleyen altıncı yüz yılın Bilge Kağanı?diğerini söyleyen yirminci yüz yılın Bilge Kağanı..
Hangi açıdan bakarsak bakalım; bu milletin başöğretmeni, komutanı ve varlık lideri Mustafa Kemal Atatürk?e Bilge Kral mı yakışır, Bilge Kağan mı?
Hangisi dersiniz?..
İbrahim KALABALIK
_______________________
*Rumeli TV?den alınmıştır
Bilge Kral? Bu tanımlama, Batı kültür dairesinde bulunan milletler ve devletler için geçerli olsa bile, acaba Türk kültür dairesine uygun mu?
Bunun karşılığı ne olabilirdi? Bilge sultan, Bilge han, Bilge hakan, Bilge kağan? Sanıyorum Bilge kağan dört dörtlük oturdu kavram olarak. Hem tarihî hem sosyolojik hem de bağlam açısından.
Savaş meydanlarında kılıcın ve namlunun ucunda ülkesinin geleceği için kan ter içinde kalan aksiyon adamları, nasıl olur da bilgelik dairesinden çıkmadan, despotizme kaymadan yerlerini koruyabilirler ve dünya üzerinde unutulmazlıklarını sürdürebilirler? Hangi milletler bu konuda talihlidir?
Bu konuda Türk milleti olarak bizler çok bahtiyarız. Çünkü sorunun cevabı bizde saklı:
Mustafa Kemal Atatürk.
O öyle bir komutan ki, hangi askerine sorsanız, gönül rahatlığıyla şunu diyecektir:
?Sırtımızda bir gömlek kıvrılıp yatmışız taşların dibinde, kayaların arasında. Biz bilmeyiz öyle ipek çarşaflı yataklar. Biz Mustafa Kemalin askerleriyiz. Nereye derse gideriz.?
* Şimdi bu cümleyi yüz sekiz yaşındaki gaziye söyleten güç yalnızca komutanlık olabilir mi? O komutanlığın içine sevgiyle eritilmiş bilgelik özgeliği çıkmıyor mu karşımıza?
Aynı konuya tarihi açıdan baktığımızda da durumun değişmediğini, bütün göstergelerin Mustafa Kemal Atatürk?ü gösterdiğini görürüz. Onu bir iktisat uzmanı, bir bey efendi, bir matematikçi, bazı terimlerin isim babası olarak her türlü yenilikçi ve gençlerin karşısında çağlara meydan okuyan bir hatip olarak buluruz.Gençlere yol gösterirken şuna son derece dikkat çekiyor:
?Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.?ve ardından tarihin derinliklerine gönderilen mesajla vurucu son cümleyi haykırıyor, hiçbir yöne ve yere öykünme olmamasını işaret ederek, ?Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!?
Şimdi bu cümlenin anlamı tarihi ve geleceği kucaklayıcı tecrübelerin imbiklerden süzülerek onda bilgelik olarak tezahüründen başka nedir?
Bu sözün ?Ey Türk titre ve kendine dön .? sözünden farkı var mıdır?
Birini söyleyen altıncı yüz yılın Bilge Kağanı?diğerini söyleyen yirminci yüz yılın Bilge Kağanı..
Hangi açıdan bakarsak bakalım; bu milletin başöğretmeni, komutanı ve varlık lideri Mustafa Kemal Atatürk?e Bilge Kral mı yakışır, Bilge Kağan mı?
Hangisi dersiniz?..
İbrahim KALABALIK
_______________________
*Rumeli TV?den alınmıştır
0 Yorum:
Yorum Gönder
<< Ana Sayfa