Bireylerde bulunması gereken temel beceriler okuma, yazma, matematik vb dir. Ancak "Öğretmenlerin sahip olması gereken temel beceriler neler olmalı?" diye düşünüldüğünde farklı beceriler ortaya çıkmaktadır ki, bunlar öğretim becerileridir.
Bu beceriler branşı her ne olursa olsun bir öğretmende bulunması gereken minimum temel öğretim becerileridir. Öğretim sürecinde sınıf içi öğretim ortamında ve dolayısıyla bu ortamın sağlanmasında öğretmenin üstlendiği rol gereği, öğretmenin öğreteceği konuyla ilgili yeterli alan bilgisine sahip olması yanında, belirlenmiş olan program amaçlarını dikkate alma, öğretimi planlama, öğrenciyi tanıyabilme, öğrencinin öğrenme problemlerini belirleme, öğrenciye daha kolay nasıl öğrenebileceği konusunda destek sağlama, pekiştireç, motivasyon ve güdü sağlama, yetenekleri değerlendirme, zeka türlerini/ öğrenme stillerini belirleme, tekrar öğretim gibi etkili öğretim yönetimi sağlamaya yönelik pek çok becerilere sahip olması gerekmektedir. Bu beceriler öğrenciyi öğrenmeye yönlendiren veya yönlendirmeye yetecek minimum becerilerdir. Aşağıda bu temel beceriler tanımlanmaktadır.
1. Tutumlar: Aslında tutum beceri değildir. Ancak amaç başarılı öğretim yönetimi için gerekli noktaları belirlemek olduğundan, tutumların özel önemini burada vurgulamak gerekmektedir. Öğretmenler öncelikli olarak pozitif ön davranışlı, tüm öğrencilerin öğrenebileceğine inanan ve öğrencilerin tüm potansiyel yeteneklerinin sonuna kadar yönlendirilmesi gerektiğim düşünerek işe başladıklarında mutlaka daha başarılı olacaklardır. Bu olumlu tutumlarla işe başlayan öğretmenlerin pek çok belirgin davranışları vardır. Good ve Brophy (1986) öğrenciyi motive eden olumlu temel öğretmen davranışlarım şu şekilde sıralamaktadır:
? Samimi ve duyarlı,
? Yüksek beklentiye sahip,
? İstekli ve enerjik,
? İşini seven ve
? Model olan.
Bu özellikler öğrencinin derse olan motivasyonu yanında başarısını da olumlu yönde etkilemektedir.
2. Organizasyon: Organizasyon öğretmenin öğretim sürecinde yer alan tüm faktörleri düzenlemesi anlamında kullanılmaktadır, iyi organizasyon öğretmenin öğretim zamanım, enerjisin!, araç-gereçleri vb. en verimli biçimde kullanmasına yardımcı olmaktadır. Yapılan
çalışmalar; iyi organizasyon yapan öğretmenlerin öğrencilerinin, iyi organizasyon yapmayan öğretmenlerin öğrencilerine göre daha başarılı olduklarım, daha kolay öğrendiklerin! ve daha rahat bir öğrenme ortamı bulduklarım ortaya çıkarmıştır.
Öğretimde yönetimsel ve kavramsal olmak üzere iki tip organizasyon vardır. Yönetimsel organizasyon, öğretim zamanım arttıran ve sınıf içi karışıklığı en aza indiren öğretmen davranışlarının tümünü içerir. Öğrencinin davranış problemleri önlendiğinde öğrenmeyi
arttıran organizasyon ve sınıf yönetimi daha kolay olmaktadır. Yönetimsel organizasyon becerileri öğretmenin zamanı iyi kullanmasında ve enerjisin! etkili öğretime kanalize etmesinde önemlidir. Yönetimsel organizasyonu iyi yapan öğretmenin özellikleri şunlardır:
? Derse (çalışmalara) tam vaktinde başlama,
? Materyalleri önceden hazırlama,
? İş programı hazırlama,
? öğretimi olumsuz etkileyen tüm faktörleri en aza indirme ve
? Karışıklıkları en aza indirme.
Kavramsal organizasyon ise; fikirlerin öğrenciye açık, anlaşılır ve mantıksal bir düzende sunulmasın! ifade etmektedir. Açık, anlaşılır ve mantıksal olarak organize edilmiş biçimde sunulan bilgilerin uzun süreli belleğe kodlanması kolay olduğundan öğrencilerin daha kalıcı öğrenmeler gerçekleştirmeleri sağlanmış olur. Kavramsal organizasyonu iyi yapan öğretmenin özellikleri şunlardır:
? Konular arası geçişi yumuşak ve belirgin yapma,
? Tüm faaliyetleri bir düzen içinde sunma,
? Öğrenci dikkatin! çekmekte etkili yöntemler kullanma.
3. İletişim: Genel olarak bireyler arasında anlamları ortak kılma işlemi olarak tanımlayabileceğimiz iletişim süreci, kimin, neyi, kime, nasıl ve ne ile söylediğini ifade etmektedir, öğrenci ve öğretmen arasında sağlanan etkili iletişim etkili öğretimi- öğrenmeyi sağlamaktadır, öğretimde etkili iletişimi sağlamak için öğretmenin dikkat
etmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Bunlar; Kavramları açıkça ifade etme: öğretmenin kavramları açıkça belirtmesi, belirsizlik ifade eden "belki, olabilir, muhtemelen, genellikle" gibi terimleri sunumlarında kullanmaması ve öğrencinin sorularım öğrencinin anlayabileceği biçimde cevaplaması gerekmektedir. Bu durumlar sağlandığında öğrencinin uzun süreli belleğine kodlayacağı kavramlar daha belirgin hale getirilmiş ve öğrencinin kalıcı öğrenmeler gerçekleştirmesi sağlanmış olur. Karşılıklı iletişim sağlama: öğretmenin her dersinin bir konuşu vardır, öğretmenin bu konuyu uygun kanallar kullanarak öğrencinin en iyi anlayabileceği şekilde sunması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle öğretmen ile öğrenci arasında anlamların ortak olması sağlanmalıdır. Burada en büyük görev öğretmene düşmektedir, öğretmen öğrenciye sunacağı içeriği uygun kanallar kullanarak sunmalıdır. Bu kanallaröğretmenin etkili kullanabildiği sesi olabileceği gibi pek çok öğretim aracı olabilir. Eğer öğretmen bunu yapmaz ise öğrenciyle yeterli iletişim kurulamaz ve öğretim sonunda öğrencide beklenilen davranış değişikliği gerçekleşemez veya istenmeyen davranışlar ortaya çıkabilir.
Konular arası geçiş işaretlerinin iyi kullanılması: öğretimde bir fikri bitiren ve diğer bir fikri başlatan bağlantı kurucular vardır. Geçiş işaretleri bir konudan diğer bir konuya geçerken öğrencilerin yapılan kavramsal değişikliklerin farkına varmalarım ve bilgileri belleklerine yerleştirirken karıştırmamalarını sağlar. Geçiş işaretleri olarak şekiller,
resimler gibi somut materyaller yanında "vurgulanması gereken diğer bir nokta, bir başka konu, yeni konumuz, konunun farklı bir boyutu" gibi sözel geçiş işaretleri de kullanılabilir. Vurgulama: öğrencileri ders içindeki önemli bilgiler konusunda uyarmaktır. Konunun önemli oktalarım öğretmen tek basma vurgulayabileceği gibi, sınıfta bazı öğrencilerin veya tüm sınıfın birlikte yaptıkları sözel tekrarlarla da apılabilir. Araştırmalarda her durumda yapılan tekrarların başarıyı arttırdığı vurgulanmaktadır. Örneğin: bir konuyu anlatırken önemli noktaların söylenmesinde ses değiştirilmesi, "herkes tekrar etsin, hep birlikte yüksek sesle tekrar edelim, tekrar edeceğim nokta çok önemli, hücre zarının görevleri nelerdi?, kim tekrar edebilir, biraz önce söylediğimiz gibi, Ayşe'nin de söylediği gibi, kitapta da belirtildiği gibi"
biçimindeki vurgularla konunun önemli noktalarına öğrencinin dikkatin!yoğunlaştırması sağlanabilir.
4. Yeterli İçerik Bilgisi ve İfade Düzgünlüğü: Öğretmenlerin anlatacağı konuya hakim olmaları ve öğrencilerin anlayabileceği açık bir dilde sunum yapmaları gereklidir. Öğretmen anlatacağı konuyu iyi bilmediğinde veya öğrencilerin anlayabileceği biçimde uygun dil kullanarak sunmadığında derste çok fazla zaman kaybedecektir. Çünkü öğrenci anlayamadığı noktaları öğretmene sorduğunda öğretmen gerektiğinde konuyu tekrar etmek zorunda kalacak ve başka bir konu için kullanması gereken ders süresini aynı konuyu iki defa anlatmak için kullanmış olacaktır. Diğer taraftan konuya hakim olan ve
öğrencilerin anlayabileceği biçimde ders sunumu yapan öğretmenlerin, sınıflarında öğrencilerin öğrenme problemleri düşük seviyede olacağından, bu öğretmenlerin kendilerine olan güvenleri ve öğretim yönetimindeki başarıları yüksek olacaktır. Öğretmenin tüm davranışları öğrenci tarafından çok dikkatli izlendiği için öğretmenin davranışlarım titizlikle ve amaçlı olarak seçmesi gerekmektedir.
5. Dikkat Çekme: Dikkat çekme öğretmenin bilgi süreçlerine başvurmak ve ders boyunca dersi çekici hale getirmek veya dikkati sürdürmekte kullandığı işlemlerdir. Öğrencilerin derse olan ilgi ve dikkatleri öğrencilerin öğrenme stillerine, zeka türlerine, cinsiyetlerine vb. uygun öğrenme aktiviteleri yoluyla çekilir. Dikkat çekme üç biçimde
gerçekleştirilebilir:
Tanıtıcı dikkat çekme (davet edici dikkat çekme): Dersin basında öğrencinin dikkatin! çekmekte yapılması gereken işlemlerdir. Bu dikkat çekiciler genellikle dersin basında öğrencinin motive edilmesini ve dersin hedefleri konusunda bilgilendirilmesini sağlamak amacıyla kullanılır, örneğin; "evet dersimize başlıyoruz, dersle ilgili olmayan tüm materyaller masalardan kaldırılsın" gibi ifadelerin kullanılması, "güncel
konulardan ilginç bir soru sorma, konuyla ilgili ilginç bir fıkra-hikaye-olay anlatma,daha önceki konunun devamı niteliğindeki konularda daha önceki konuyla ilgili kısa bilgiler verme" gibi tanıtıcı dikkat çekme yöntemleri kullanılabilir. Duyusal dikkat çekme: Dikkat çekmek için bireyin beş duyusuna yönelik olarak çeşitli uyarıcıların kullanılmasıdır. Bu uyarıcılar somut materyaller, resimler, modeller, tepegözde österilen materyaller, tahtaya yazılan bilgiler, şekiller vb şeklinde
sıralanabilir. Akademik dikkat çekme: Basit olarak konunun önemli noktaları üzerinde durulması demektir. Nitelikli öğretmen konuyla ilgili olmayan hususlar üzerinde çok zaman harcamayan öğretmendir. Bu nedenle akademik dikkat çekme konuşu öğretmenin doğrudan doğruya konusuyla ilgili bilgileri vermesidir. Burada vurgulanan nokta "ek
bilgi verilmesin" anlamında değildir. Tam tersine dersin anlaşılabilir nitelikte yeterince açık olması, öğrenmenin azalmasını önleyici yönde olması ve öğrencinin dikkatini dağıtan örneklere/konulara/ayrıntılara yer verilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır.
6. Geribildirim: Geribildirim bireyin gelecekteki performansım arttırmakta kullanabileceği o andaki davranışı hakkında bilgi vermektir. Geribildirimin öğrenmede çok önemli bir yeri vardır (Brophy ve Good, 1986). Konu, sınıf düzeyi, görevi her ne otursa olsun bireyler performansları hakkında bilgi sahibi olmak isterler. Çünkü bireyin istenilen davranışı göstermesinde ve yanlış olan davranışım değiştirmesinde yapmış olduğu davranışı hakkında bilgi sahibi olması olumlu etkiler sağlamaktadır. Bireyin anlamlı öğrenmesi, bilgilerini kontrol etmesi ve motivasyonunun artması açısından etkili geribildirimin özellikleri şunlardır:
? Anında sağlanır.
? Özeldir.
? Bilgi verir.
? Performansa bağlıdır
? Pozitif duygusal etkisi vardır.
Öğretmenin öğrencilerine verdiği geribildirimler yazılı ve sözlü olarak ikiye ayrılmaktadır.Yazılı geribildirimler; öğrenci çalışmalarında, dönem çalışmalarında değerlendirme sorularında, sınavlarda vb önemlidir. Ancak her zaman her öğrenciye tek tek yazılıgeribildirim vermek öğretmen için zor bir durumdur.Sözlü geribildirimler; soru-cevap durumunda doğru cevap verildiğinde "tamam, aferin, çok güzel" gibi ifadelerin kullanılmasıdır. Sözel geribildirimin duygusal boyutu çok önemlidir. Çünkü olumlu geribildirim öğrencinin güven hissetmesin! sağlayacaktır.
7. Kontrol Altına Alma: Kontrol altına alma kavramı; öğrenme sürecinde öğrencinin sözel ve sözel olmayan davranışlarım dikkatle izleme durumunu ifade etmektedir. Kontrol altına alma öğretme-öğrenme etkinlikleri sırasında yapılmalı ve özellikle elde edilen
veriler öğrencilerin oturarak yaptıkları işlerde karışıklıkların önlenmesinde kullanılmalıdır. Fakat kontrol altına alma oturarak yapılan çalışmaların ötesinde, bir de öğrenme etkinlikleri sırasında öğrenci tepkilerinin farkında olmayı içerir. Bu durum öğrencilere
uygun geribildirim vermeye yardımcı olacaktır. Kontrol altına almada temel amaç sağlanacak geribildirim için veriler toplamaktır. Duyarlı bir öğretmen dikkatsiz öğrencileri görür ve onların derse dönmelerin! sağlamak yönünde öğrencinin sözel olmayan davranışlarından problemi tahmin eder ve öğrencilerin problemlerini çözmelerinde
yardımcı olur. öğretmenin öğrenci davranışlarının farkında olmaması, öğretmenin sahip olduğu diğer temel becerilerin pozitif etkilerin! büyük ölçüde azaltır. Bu nedenle öğretmen etkili öğretim yönetimi için öğrencisini sürekli olarak kontrol altında tutmalı ve öğrencinin en iyi öğrenebilmesi yönünde ona yol göstermelidir, öğretmenlerde etkili kontrol altına alma becerisi deneyimle artmaktadır. Deneyimsiz öğretmenler sınıfta aynı anda olan pek çok davranışı kontrol etmekte güçlük çekebilirler. Bu nedenle deneyimsiz öğretmenler olumlu tutum içerisinde panik yapmadan öğrenci davranışlarım dikkatle incelemelidirler.
8. Tekrar Gözden Geçirme ve Özetleme: Tekrar ve gözden geçirme önceki çalışmayı özetleme ve öğrencinin öğrenmekte olduğu/öğreneceği konu arasında bir bağlantı hazırlamaktır. Dersin basında ve sonunda yapılabileceği gibi, dersin herhangi bir etkinliğinden sonra veya önemli noktaların tekrarı amacıyla yapılabilir. Gözden geçirme öğrenmeyi destekler. Gözden geçirmenin etkililiği kısa ve öz biçimde konunun tüm önemli noktalarının, normal öğretim sürecinden daha kısa bir sürede verilmesiyle sağlanabilir. Tekrar gözden geçirme süreci bilgilerin uzun süreli belleğe kodlanmasında ve öğrencilerin bilgileri anlamlı organize etmelerinde etkilidir. Çünkü öğrenci kısa zaman içinde konunun ana hatlarını değerlendirme fırsatı bulabilmektedir.Özetleme ise genellikle ders sonunda yapılan tekrar gözden geçirmenin bir formudur. Konunun tümü özetlenir, yapılandırılır ve tamamlanır. Öğretmenler "buraya kadar yaptıklarımızı özetleyecek olursak" gibi ifadelerle dersin belirli zamanlarında da özetler yapabilirler. Basit olarak bir ilkeyi, genellemeyi ve bir kuralı belirlemek için sözel ve yazılı özetler çıkartabilirler. Yeni konu ile eski konu arasındaki ilişkiyi belirlemek, konu içindeki önem// noktaları vurgulamak ve ders sonunda yapılan özet olmak üzere üç farklı
romanda genel özetler yapılabilir. Özetler basitten karmaşığa doğru açık ve net ifadelerle öğrencinin kafasında soru işaretleri oluşturmayacak şekilde yapılmalıdır.
9. Soru Sorma: Soru sorma etkili öğretim yönetiminde öğretmende bulunması gereken çok önemli bir yetenektir. Etkili soru sorma yeteneğine sahip bir öğretmen, öğrenci düşüncelerini etkilemekte, öğrencilerin sınıf içi ilişki kurmalarına yardımcı olmakta, temel
becerileri etkilemekte, başarıyı desteklemekte, utangaç ve sıkılgan öğrencilerin derse katılımlarım sağlamakta ve dikkati dağılmış öğrencilerin dikkatin! toplamakta başarılıdır. Ayrıca soru sorma yeteneği diğer öğretim becerilerinin/ yeteneklerinin ortaya çıkmasında
da etkilidir. Soru sorma becerisi zordur, çünkü bu süreç pek çok faktörün katıldığı bir süreçtir. Bu süreçte başarılı olmak;
Dersin amaçlarını hatırlamayı,
Öğretmenin kendisiyle olan iletişimin! izlemeyi,
Öğrencilerin sözel ve sözel olmayan cevaplarım değerlendirmeyi,
Öğrenci davranışlarım yönetmeyi
9. soru sorma; sorunun sıklığına, dağılımına, cevabın yönlendirilmesinde hatırlatıcıların kullanılmasına ve cevaplama için gerekli zaman tanınmasına bağlıdır.Soru sıklığı kavramı; öğretmenin sorduğu soruların sayışım ifade etmektedir. Araştırmalar etkili öğretmenlerin çok sayıda soru sorduğunu belirtmektedir. Çok soru sorulması öğrencinin derse katılımım ve başarısın! arttırmaktadır, öğrencinin sorularla derse aktif katılımı ayrıntıya girmesinde, tekrar yapmasında ve tekrar gözden geçirmesinde etkilidir. Soru sorma bu süreçleri destekler. Soru öğrencinin izlenmesinde, duygusal ve akademik olarak belli bir noktaya odaklanmasında önemlidir. Diğer taraftan eğer öğretmenin sık sık sorduğu sorular aynı konuyla ilgiliyse, sorular birbiri içinde ardışık bütünlük göstermelidir. Sıklıkla soru sorma yalnız basma yeterli değildir. Genellikte gözlemler öğretmenlerin dersi
sınıfta başarılı/yüksek not alan birkaç öğrenciyle sürdürdüklerini göstermektedir. Ancak tüm sorulara aynı öğrenciler cevap verdiklerinde diğer öğrenciler pasif kaldıktan için derse katılımları azalır, sözel iletişim becerileri gelişemez ve öğrenme başanstzfıkta
sonuçlanır. Ayrıca öğretmen bir grup öğrenciyle derse devam ederken, diğer Öğrencilerin derse olan motivasyonları, ilgi ve istekleri düşeceğinden dikkatlerini toparlamakta göçtük çekebilirler ve sınıf içi düzeni bozan istenmeyen davranışlar gösterebilirler. Bu durumda
öğretmen bir süre sonra soru sormayı bırakarak dikkati dağılmış olan -sınıfta sınıf içi düzeni sağlamaya yönelik olarak "Susar mısınız?, dersi dinler misiniz?, aranızda konuşmayın," gibi ifadeler yanında, "Bu soruları sınavda soracağım iyi dinleyin" gibi daha sert ifadeler kullanmaya başlayabilir. Tarafsız dağılım, sınıftaki tüm öğrencilerin mümkün olduğu kadar eşit olarak soru sorma-cevaplama sürecine katılmasın) vurgulamaktadır. Soruların tüm sınıfa dağılımı için şu noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir:
Öğrenciyi belirlemeden sorunun sınıfa sorulması ve sınıfın bir koro halinde cevabı vermesi önlenmelidir. Bu davranışlar genellikle yüksek başarılı ye agresif öğrencilerin bulundukları sınıf ortamlarında olur. Bu nedenle öncelikle sorunun kime sorulacağı belirtilmelidir.
Sorular akademik bilgi dışına çıkarsa öğrenci başarısı azalır ve öğretimin yönetimi' zorlaşır. Genel olarak ifade etmek gerekirse; önce soru sorulmalı sonra öğrenci seçilmelidir.'Soru sorulduktan sonra tüm öğrenciler kendilerine soru sorulacağım düşünerek daha dikkatli
olurlar. Dersin amaçlarından uzaklaşılmadığı ve öğrencilere isimleriyle hitap edildiği cevaplama hakkı verildiğinde sınıfta verimli bir soru-cevap ortamı kurulacaktır.Öğretmenlerin en büyük sıkıntılarından biri "öğrenci soruyu bilemez ise ne yapacağım." sorusudur. Hatırlatıcılar etkili öğretim sürecinin garanti altına alınması için ihtiyaç duyulan çok önemli bir araçtır. Hatırlatıcı öğretmenin herhangi bir soruşu olabilir veya öğrencininverdiği eksik cevap içindeki eksiklikleri azaltmak için verilen yönlendirmeler olabilir.Hatırlatıcılar öğrenci başarısını arttırmak ve güvence altına almakta, motivasyonu arttırmakta oldukça etkilidir. Eğer yanlış verdiği cevaplar karşısında öğrenciye hatırlatıcılar verilmezse, o öğrenci başka zaman soru cevaplamamaya yönetebilir.Cevabın yönlendirilmesiyle içeriğin yeniden hatırlatılması sağlanır. Öğrenci yanlış cevap verse de hatırlatıcılara yönlendirilerek konuya olan motivasyonu yüksek tutulur ve doğruyu öğrenmesi sağlanır.
Öğrencinin cevabından hem önce hem de Sonra sessizliğin olduğu kısa süreyi bekleme zamanı kavramı; ifade etmektedir. Bekleme zamanının pek çok sınıfta 1 saniyeden daha az olduğu bilinmektedir. Ancak bekleme zamanı 3 saniye ve fazlası olduğunda öğrenci performansı artmaktadır. Ayrıca soru seviyesi arttıkça bekleme zamanı artmalıdır.
Bekleme zamanının uzun/yeterli olması dersleri sorunsuz ve çok daha ilgi çekici hale getirebilir, öğretmenler bekleme zamanı ve soru seviyelerin! eşleştirerek öğrenci sorumluluğunu arttırırlar, tarafsız dağılımı geliştirirler ve azınlıktaki öğrencilerin katılımını sağlarlar. Bekleme süresinin uygun kullanımı öğrenci cevaplarının uzunluğunu, çeşitliliğini ve niteliğini etkiler. Öğrenciler düşüncelerim bütünleştirerek daha anlamlı cevaplar oluşturabilirler. Böylece Öğrencilerin kendilerine olan güvenleri gelişir. Başarısız cevaplar azaldığı için de derse gönüllü katılım artar (Tobift, '1987; Göod ve BR&phy, 200Q).
10. Soru Düzeyi: "Acaba öğrencinin zorlanacağı yüksek seviyede zihinsel süreçleri içeren sorular mı sormalıyız, yoksa öğrencinin kolayca Weçeğibilgi dffzofyinde sörulefmı sormalıyız?" bu iki soru eğitimcilerin üzerinde tartışfakları önemli sorulardandır. Ancak
önemli olan öğrencinin soruyu kolay cavaplayıp cavaptamamasının ötesinde; soruların hedef davranışların düzeyine uygun olmasıdır. Soru düzeyi .belirlenmiş olan amaçlarla ilgili olmalıdır. Etkili öğretim açısından hangi bilişsel düzeyde otursa olsun;sorunun cevabı ne öğrencinin çok kolayca bileceği kadar basit ne de hiç bilemeyeceği kadar zor olmalıdır. öğrencinin bilemeyeceği kadar zor soru sormak; öğrencinin derse katılımım, başarısını, kendine olan güvenin! olumsuz yönde etkiler, öğrenciyi çalışmaya ve düşünmeye sevk etmesi açısından yüksek düzeyde soruların etkili olduğu bittnmektedH- (Dfliön, 1981).
11. Öğretim Yaklaşımlarının Seçimi; Hedef davran»ştarın öğrenciterekazanelınîması için öğretim ortamında yapılacak etkinliklerin en önemtitert Öğre'ton yaRtaçtmiarıdfr. Hedef
davranışların düzeyi değiştikçe öğretim etkinliklerinm de değişmesi gereklidir, örneğin; öğretmenin bilgi düzeyinde belirlenmiş olan amaçların gerçekleşmesine yönelik olarak öğretim yaklaşımları ile uygulama düzeyinde belirtepm^ olan amaçların gerçekleşmesine
yönelik olarak kullandığı öğretim yaklaşımlarının farklı olması gerekmektedir.Kuşkusuz her öğretim durumunda başarı île uygulanabilecek tek bir öğretim yaklaşımından söz edilemez, öğretmenin her amaç için aynı öğretim yaklaşımım kullanarak öğretim yapması beklenmemelidir. Bunu yapmak amaçların gerçekleşmesi
yerine öğrenmenin yetersiz olmasına neden olur. içeriğin seçimi, organizasyonu, ardışıklığı, içeriğin sunumu, detayların sunumu, etkinlikler, ödevler, değerlendirme yöntemlerinin belirlenmesinde de öğretmenin mutlaka amaçlar ile öğretim yaklaşımları arasında ilişki kurması gereklidir. Bu nedenle öğretmenlerin öğretim etkinliklerinde
mümkün olduğu kadar amaçlara uygun farklı öğretim yaklaşımlarından yararlanmaları gereklidir (Good ve Brophy, 2000). Genel olarak farklı öğretim yaklaşımlarının kullanılmasını gerektiren nedenler şunlardır:
? Programda belirtilen amaçların farklılığı,
? öğrencilerin öğrenme sürecindeki tercihlerinin birbirlerinden farklı olması,
? Her öğretim yaklaşımının her öğrencinin ilgisin! eşit düzeyde çekmemesi,
? Tek bir öğretim yaklaşımının tüm konulara uygun olmaması. özellikle uygulamalı derslerin mutlaka öğrencinin aktif katılımım sağlayan öğretim yaklaşımlarıyla öğretilmesi gerekir.
Ancak önemli olan öğretim yaklaşımlarının ve zamanında kullanılarak, öğrencinin belirlenmiş olan içerikle en iyi şekilde iletişim kurarak öğrenmesin! sağlayabilmektir. Bu nedenle özellikle öğrenci merkezli öğretim yaklaşımları kullanılmalıdır (Holligsworth ve Hoover, 1991:279-289). Diğer taraftan öğretimde farklı öğretim yaklaşımlarından yararlanmak pek çok yarar sağlamaktadır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
? Öğretim zamanı etkin kullanılır.
? Belirlenmiş olan amaçlara daha kısa zamanda ulaşılır.
? Sınıfta disiplin problemleri azalır.
? Tüm öğrencilerin amaçlara ulaşması sağlanır.
? Öğretim ilgi çekici hale getirilir.
? öğrencilerin yeteneklerinin ortaya çıkması sağlanır.